21 Aralık'ta dünyanın sonunun geleceğine gerçekten inanan bir grup var.
Son katıldığım iki yemekte de masada bu konu konuşuldu.
Bir arkadaşımız, dünyada bu gün ile ilgili çalışan, kendilerini buna hazırlayan gruplardan söz etti.
Türkiye'de de 300 kişilik bir grup bu konuyla ilgiliymiş. Onların neler yaptıklarını, dünyadaki gruplarla bağlantılarını anlattı.
Dünyanın sonunun gelmediğini ama başka bir bilinç düzeyine geçeceğimizi, çok fazla ölümlerin ve felaketlerin olacağını söyledi.
O anlattıkça içimiz karardı.
Zaten ölümler de art arda gelmeye başladı. Biz, 15 gündür ölümlerin arasında dolaşıp duruyoruz.
SADECE BİR VARSAYIMMIŞ
ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), Maya takvimine göre 21 Aralık'ta kıyamet kopacağı iddialarının bilimsel olarak mümkün olmadığını açıkladı. Dünya'nın sonu ile ilgili ortaya atılan iddiaların; Sümerler tarafından bulunduğu öne sürülen ve şimdiye kadar varlığı tespit edilemeyen Nibiru adlı gezegenin, Aralık ayında Dünya'ya çarpacağı varsayımına dayandığı söylendi.
Maya takviminin 21 Aralık'ta sona ermediğini söyleyen NASA yetkilileri, takvimin sadece yeni bir döneme başladığını bildirdi.
Bunlar işin bilimsel yönü. Ama bizi ilgilendiren NASA'dan Mitzi Adams'ın söyledikleri.
Adams, 2012 sonunda ve gelecekte dünyaya yönelik en büyük tehdidin; gökcisimleri değil, insanoğlunun ta kendisi olduğunu açıklamış.
İşte bana da, bütün bu savruk düşünceler içinde akla en yatkın olanı bu sonuncusu geldi. İnsanoğlu kendi kıyametini kendi elleriyle yaratacak. Hatta yarattı bile. En basitinden kendi günlük hayatlarımıza bir bakalım... İçimiz sessiz, sakin, huzurlu mu? Sağlıklı mıyız? Yediklerimize, içtiklerimize, soluduğumuz havaya güveniyor muyuz? Kendimizi güvende hissediyor muyuz?
Bu soruların yanıtı 'hayır'sa, sebebi kim sizce?