Büyük ihtimal, sabah gazete binasından içeri girerken, görevli arkadaşlarımız bize yine birer kırmızı karanfil verecekler. Ve gülen yüzleriyle "Kadınlar Günü'nüz kutlu olsun" diyecekler.
Şehrin ve ülkenin dört bir yanında da Kadınlar Günü'ne özgü kutlamalar olacak büyük ihtimal... Konuşmalar yapılacak, danslar edilecek ve kadınlara çiçekler verilecek.
Bu işin gülen yüzü...
Bir de ağlayan yüzü var Kadınlar Günü'nün: ŞİDDET.
Güler misin, ağlar mısın misali...
Oysa gülünecek halimiz yok.
Kadının günü de yok.
Şiddete uğrayan kadınlarla ilgili psikolojik bir değerlendirme okudum.
Bakın şiddet bir kadında hangi duyguları uyandırıyor, neler yaşatıyor:
Sürekli korku içinde yaşamak.
Kendini faydasız ve değersiz hissetme duygusu.
Depresif ruh hali.
Ruh sağlığı ile ilgili ciddi sorunlar.
Aile ve arkadaşlardan uzaklaşmak.
Ciddi beslenme ve uyku bozuklukları.
Enerji ve ilgi kaybı.
Topluma ve kültüre uzaklaşma, yabancılaşma.
Kendine zarar verici davranışların gelişmesi.
Yani şiddet insanı diri diri ölüme götürüyor.
Ayşe Paşalı'nın o unutulmaz fotoğrafına bakın, gözlerinde her şeyi görürsünüz.
Ama...
Niye hep kadınların yüzünü hatırlıyoruz? O cani erkekler nerede?
Onları teşhir etsek! Onların yüzlerini, gözlerini okusak.
Bugün, Dünya Kadınlar Günü... Bugün erkeklerin, erkek düzeninin kendileriyle hesaplaşma günü... Eğer şiddete eğilimli biri bile "Ben ne yapıyorum?" diye sorabilirse kendine; bu gün, kazanılmış bir gündür.