Nişantaşı, Bebek, ve Kuruçesme gibi semtlerde o pırıl pırıl, popüler eğlence mekanlarının önünden geçerken içerideki cıvıl cıvıl kalabalığa bakıp, "Ben niye hayatın tadını böyle çıkartamıyorum?" dediğiniz oldu mu hiç? Habertürk yazarı Esin Övet'in 'Siz Uyurken' köşesinden bir alıntı... "Sortie'de 02.00'de tuvalette bir kız ayakkabılarını çıkarıp oturmuş, yanındaki arkadaşına, 'Tamam kafaladım. Bu gece birlikte çıkacağız buradan' diyordu. Diğer kız, 'Seninki de seni öldürecek' dedi. Kız, 'Burada zaten benimki. Sabahtan beri mesaj çekiyor. Çıldırdı, çıldırdı. Ay çok mutluyum' diye gülüyordu..." O cıvıl cıvıl görüntünün ardındaki gerçek bu mu? Kalabalığın geneli alkolü su gibi tüketirken, zararsız eğlence ile ölçüsüz arayış arasındaki çizgi kaybolmuş. Tam bir ego sarhoşluğu kol geziyor. Kalabalık içindeki yalnızlık dediğimiz de bu değil mi aslında? Mutluluk; ruhen boş, tadıp tüketilecek birşey... İnanması ve uygulaması zor biliyorum ama ısrarla tekrarlıyorum; eğer insanlar kendileri hakkında dürüst olabilseler, çok daha ilginç ve sürükleyici ilişkiler yaşayabilirler. Çünkü günümüzün aşk oyunlarında can sıkıcı bir aynılık var.