Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ELVAN DEMİRKAN

Hiçbir şeye yetişememe hissi…

Farkında mısınız, birisi 'Nasılsın?' diye sorduğunda, artık 'İyiyim' yerine 'Çok meşgulüm' diyoruz. Bu meşguliyet bir yandan, insanın yaratıcı ve önemli olduğu hissini pekiştirirken, diğer yandan da biraz delirtiyor. Çünkü ne bedenimiz, ne ruhumuz, ne de kapasitemiz bu kadar sürekli meşguliyeti kaldırmaya müsait...
Peki, kendimizi hızlı yaşama bu kadar kaptırmışken, frene nasıl basacağız? Her şeyin son sürat gittiği bir dünyada yavaşlamak gerçekten mümkün mü?
Yavaşlamaya neden bu kadar karşıyız, önce onun üstünde duralım. Bir kere yavaşlığın, kıvrak zekası olmayanlara özgü olduğunu düşünüyoruz.
Yavaşlamak bizi tahammülsüzleştiriyor. İvme kaybedeceğimizi düşünüyoruz. Birileri bizi geçecek, daha zengin, daha başarılı ve daha etkin olacak düşüncesindeyiz.

RİTİMLE YAŞAMAK
Halbuki yavaşlamak demek, kaplumbağa hızı ile ilerlemek demek değil; koşuşturmacanın hayatımızı kontrol etmemesi demek, dengeli bir ritim içinde yaşamak demek. Bedeninizin ve ruh halinizin ihtiyacına göre bazen yavaş, bazen hızlı…
Kendinize karşı biraz daha anlayışlı ve esnek olun. Elinizden geleni zaten yapıyorsunuz. Tabiatın kanunlarına biraz daha güvenin.
Kesinlik…
Hayatımda çok defa bazı şeylerin kesin olduğu yanılgısı ile yaşadım. Siz de yaşamışsınızdır… Sizi hüsrana uğratmayacak aşkı, aradığınız işi, parayı, fırsatı bulduğunuza inanırsınız. Enerjik, mutlu, motive ve kendinizden emin hissedersiniz.
Sonra... Elinizden kayar gider, o sıkı sıkıya tuttuğunuz şeyler. Bazen de sahip olduktan sonraki hissiniz değişir ya da sizin için sıradanlaşır.
Değişim, kaçınılmaz. Buna rağmen illa bir kesinlik arıyoruz hayatta. Belirsizlik; bizi şüpheye sokuyor, endişelendiriyor, huzursuzlaştırıyor, kilitliyor, karar vermemize, adım atmamıza engel oluyor.
Peki değişim kaçınılmazken, kendimize nasıl tutunacak sağlam bir dal, bir güven kaynağı bulabiliriz? Belki de o iç güveni sağlayan şey; mutlaka bildiğimiz anlamda sonucu kontrol edebilmek değil.
Hayatta pek çok şeyi etkileyebiliyoruz ama gerçekten kontrol edemiyoruz. Mesela, süreci etkileyebiliyorsunuz ama sonucu kontrol edemiyorsunuz ya da başkalarını etkileyebiliyorsunuz ama ne düşündüklerini, ne hissettiklerini ve nasıl tavır alacaklarını kontrol edemiyorsunuz.
Yapılması gereken; arzu ettiğimiz şeyler için doğru koşulları yaratıp sonra da sonuca kendimizi bırakabilmek. Önemli olan sabit bir sonuca bağımlı olmamak.
Öfke… Sinirlendiğinizde nasıl tepki gösteriyorsunuz?
Öfke ile tepki göstermek ve bağırıp çağırmak; gece yatağınızda altınızı ıslatmak gibi bir şey. Önce ılık ve insanı rahatlatan bir his. Ardından soğuk, ıslak ve yaptığınızı temizlemeniz gereken bir durum.
Şaka bir yana, öfke ile tepki vermenin sizi rahatlattığını düşünebilirsiniz. Ama bu; sorunu çözmez, durumu kötüleştirebilir ve haklıyken haksız konumuna düşebilirsiniz. O an için tatmin olduğunuzu düşünseniz de, sonradan saydığım sebeplerden dolayı kendinizi daha kötü hissedebiliyorsunuz.
Öfke enerjidir; o enerjiyi sizi yıpratan değil, size faydası olan bir kanala yönlendirin…

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA