Türkiye'nin en iyi haber sitesi
AYŞE ÖZYILMAZEL

"Kızım biraz durmak lazım"

Öyle dedi bana... Ben koşturuyordum, arkama bakmadan tam gaz gidiyordum... Aslında nereye gittiğimden bile emin değildim. Sadece koşuyordum, koşarken de etraftaki çiçeği böceği, lezzetleri, arkadaşları, gerçek sohbetleri, güzellikleri ve en önemlisi kendimi ıskalıyordum. Geçen sabah odasına girdim, yorgundum... Hani bazı insanlar ne kadar makyajlasak da kendimizi, halimizi 'şıp' diye anlarlar ya, onlardan bir şey kaçmaz ya... Yüzüme baktı baktı... Dediklerimi dinledi dinledi... Şöyle dedi: "O kadar hiperaktifsin ki, yediğin yemeğin bile tadını alamıyorsun. Durursan çökersin zannediyorsun, aslında durmazsan çökeceksin be kızım." Önce kızdım! Durmak mı? Ben mi? Şaka mı bu? Sonra devam etti: "Eskiden senin en büyük özelliğin neydi hatırlıyor musun?" Yoo hatırlamıyorum, neydi? Meğer ajanda tutmam, yanımdan ayırmadığım küçük not defterime haftalık 'yapılacaklar' notları almam, kendime zaman ayırmam, planlar yapmam ve onları uygulamammış en büyük özelliğim. Şimdi akşam yemeği için bile plan yapamıyorum. Hafta sonu bir yere gitmek isteyen arkadaşlarıma diyelim üç gün önceden söz veremiyorum. Neden? İşte şimdi onun lafına geliyorum...

HIZLI GEÇİYORSUN
Evet! Ben durmuyorum... Benim gibi birçok insan var, durmak bilmeyen, durduğunda başına bir şey gelecekmiş zanneden. Oysa durmazsak nasıl kendimizi dinleyebiliriz, durmazsak nasıl anın keyfini çıkarabiliriz, durmazsak nereye gittiğimizi nasıl bilebiliriz ki? Evet, "Öyle hızlı geçiyorsun ki hayattan, sürekli arkanda çakıl taşları bırakıyorsun ve bunu farkında değilsin" derken haklıydı o... Yoksa siz de benim gibi misiniz? Biraz soluklanmak lazım o zaman. Durup bakmak, hazzı rutinde yakalamak. Sonra Ramiz Dayı der ki; "Yeğenim, bu acele nereye?"

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA