An itibariyle İstanbul-Antalya uçağında uçmaktayım.
Sabah sabah uçunca, sabah sabah yazımı da havada yazmak durumunda kaldım tabii.
Sanırım çok havalıyım ya da aklım bir karış havada ya da hava nasıl oralarda...
Tamam tamam 'hava'lı cümleler kurmaktan şu anda vazgeçiyorum.
Az önce uçak türbülansa girdi. Bu arada son 10 dakikadır Yasemin, Çiğdem ve hostesle 'türbülans' nasıl yazılır tartışması içindeyiz.
a. Tribülans
b. Trübülans
c. Bu da hostesimizden çıktı; teribülans.
En sonunda Atlas Jet'in 'Kabin Ekibi Anons Kitabı'ndan baktık ve orada 'türbülans' yazıyordu. İyi, ben de öyle devam ederim.
Dedim ya, az önce uçak türbülansa girdi. Şöyle bir sallandık, içimiz çekildi, birkaç tatsız geçen saniyenin ardından kendimize geldik.
Peki hayatımızın türbülansları yok mu? Olmaz mı?
Peki neler?
Hoşlandığın adamla öpüşecekken, abinin az önce soğan yediğini fark etmek... (TÜRKBÜLANS)
Bir işi aldığını zannedip kutlama yaparken, işi rakibinin kaptığını öğrenmek... (Nerde Ambulans?)
Evlenme teklifine "Hayır" cevabını almak...
Aylardır hoşlandığın adamın evli çıkması...
Almak için çıldırdığın ayakkabının numarasının kalmaması.
Evde arkadaşlarla toplanmış maç izleyecekken Digitürk'ün kendi kendini imha etmesi...
Arkanda ödeme kuyruğu varken ve herkes seni beklerken, kredi kartının 'işlem başarısız' moduna geçmesi... (soğukteribülans)
Uçakta, yemekte, konserde ya da misafirlikte çocuğunun avaz avaz ağlamaya başlaması... (Bkz: çift taraflı türbülans)
Tanımadığın biriyle adının 'aşşk' dedikodusuna karışması...
Fikrinin çalınması...
Uzun zaman sonra tartıyla yüz yüze gelmek... Ooo yooo...
Çalışmak ya da iş, aile vs. durumundan görüşmek zorunda olduğun hıyar adamın, sen ona pas vermesen de sana asılması ve senin bunu idare etmek durumunda kalman... (Akstra toleranstan gebertşunubülans)
Ödemeyi unuttuğun elektrik, su, telefon, doğalgaz faturası ve bir gün ansızın odalarda ışıksız kalmak.
Çok hoşladığın adamın "Şarzın var mı?" diye sorması...
Şarzzzzzzzzzzz!