Durup dururken komposto krizine girmiş değilim. Zaten komposto, artık krizine girilecek bi'şey değil.
Ne bileyim, mesela Nutella değil.
Olsa da içsek hiç değil! Şimdilerde şehirlilerin 'olsa da içsek'leri başka; mesela karamel frappuccino.
Gördünüz mü; damak tadımız bile kalıcı değil! Yaşadığımız döneme, popülerliğe, toplu arzuların seyrine, yeniliğe bağlı damak tadımız.
Eğer benim "Suşi krizine girdim, acil nigiri yemem lazım" diyen arkadaşım varsa; siz düşünün.
Hey gidi komposto hey!
Geçen akşam haberleri izliyorum.
Bildiğiniz ana haberleri. Muhabir yollara dökülmüş soruyordu: "Kompostoya ne oldu?"
KENDİNE İYİ BAK!
Dedim tövbe!
Herhalde komposto en son ekmek almak için evden çıktı ve bir daha kendisinden haber alınamadı.
Ne yalan söyleyeyim; çocukluğumda okul yemekhanesinde ve anneannemin evinde içerdim, pek de sevmezdim kompostoyu.
Komposto taze meyvenin şekerli suyla kaynatılarak yapılan tatlısı, hoşaf ise kuru meyvenin.
Aradaki farkı da bilelim; "Neydi ya, neydi?" demeyelim.
Neyse, pek sevmezdim kompostoyu.
Kompostoya olan da şudur bence; yeni nesillerle birlikte yeni damak tadlarına kurban gitti.
Güle güle komposto, kendine iyi bak.