Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MEVLÜT TEZEL

Rezidans mı TOKİ evi mi?

TOKİ konutlarının yer aldığı bu fotoğrafı depremden önce sosyal medyada paylaştığınızda "Sevimsiz vasat yapılar çok beton" diye dalga geçiliyordu.
Şimdi rezidanstaki dairesini satıp TOKİ'den evi almak isteyenler var.
Çünkü depremde 'cennetten bir köşe' diye satılan yeni rezidanslar bile yıkıldı. Ama depremin yaşandığı 10 ilde TOKİ'nin inşa ettiği 133 bin 759 konutun yapısal hasar görmediği ortaya çıktı.
Dar gelirli vatandaşların oturduğu TOKİ konutları şimdi en gözde yapılar. Neden yıkılmadılar?



■ Çünkü devlet yaptırdı. TOKİ inşaatlarında öncelikle yerinde zemin etüt raporu çıkartılıyor.
■ Başta Deprem Yönetmeliği olmak üzere yürürlükteki tüm ilgili kanun ve yönetmeliklere göre projelendirilme çalışması yapılıyor.
■ İmalatlar ise bu projeler doğrultusunda yapım tekniklerine uygun olarak gerçekleştiriliyor.
■ TOKİ, binalarda uyguladığı "radye temel", "tünel kalıp taşıyıcı sistem", "yüksek beton dayanımı" gibi depreme karşı çözümlerle binada oluşacak sarsıntıyı ve dolayısıyla hasarı en aza indiriyor.
Asıl dramatik olan ise pahalı, lüks konutların genelde kentlerin en kalabalık olduğu ama zeminin yeterince sağlam olmadığı deniz ve nehir kıyılarına, ovalara ve dere yataklarına yapılmaları.



TOKİ evlerinde ise birinci kural zeminin sağlamlığı. Bu yüzden genelde kaya zemini olan yüksek yamaçlara yapılıyorlar.
Bundan sonra yapılacak konutlar TOKİ denetiminden geçmeli. Konutların dışı, görünüşü, iç tasarımı bütçeye göre farklılık gösterebilir ama konutlar 'radye temel', 'tünel kalıp taşıyıcı sistem', 'yüksek beton dayanımı' gibi depreme karşı çözümlerle üretilmeli.
Devletin dar gelirliye yaptığı en büyük güzelliklerden biri de TOKİ evleri oldu.
Bu evleri alanlar hem hayatta kaldılar hem de konutsuz kalmadılar. Ve şimdi düşük fiyatlarla alınan evlerin değeri arttı.

***


ALTINDA DÜKKÂN OLAN DAİREYİ ALIR MISINIZ?
Deprem bölgesinde yıkılan bazı binaların altlarında marketlerde kolon kesildiği iddia ediliyor.
Bu bilgi henüz bir iddia ama daha önce de birçok ilde apartman altlarında kolon kesen işyerleri tespit edilmişti.
Bu son depremde de kolon kestiği tespit edilen bazı işyeri ve bina sahipleri yakalandı.



Her depremde gündeme geliyor ama sonra unutuluyor. Kent imar planlarında ticari ve konut alanları ayrı ayrı belirleniyor ama rant uğruna apartmanların altında iş yeri açılmasına izin veriliyor.
Hatta binalar altlarında işyeri olacak şekilde yapılıyor ve altta geniş alan oluşması için binaların güvenliğinden ödün veriliyor.
Artık apartmanların altına işyeri açılmasına izin verilmemeli. Zaten bu depremden sonra daire alacakların ilk bakacağı şey apartmanın altında işyeri olup olmadığı olacak.

***


DEPREM ÇANTASI MI, YAŞAM ÜÇGENİ Mİ?
İçinde düdük, küçük bir el feneri, toz maskesi, ıslak mendil, yara bandı olan çantalar 300- 400 TL'ye satılıyor.
Daha kapsamlı deprem çantalarının fiyatı bin lirayı geçiyor.
Depremden sonra talep çok olunca elbette fiyatları da artıyor.
Deprem olduğunda aile üyelerim için güvenli bir yer bulmak ya da yaşam üçgeni kurmakla uğraşırken deprem çantası aramam herhalde diye düşünüyorum.



Ama yaşam üçgeni oluşturduğum yerde deprem çantası da olursa çok iyi olur.
Aslında deprem çantası almaya da gerek yok. Gerekli malzemeleri koyduğunuz birkaç poşet hazırlayıp evde yaşam üçgeni oluşturacağınız yerlere koyabilirsiniz.
Suyu da unutmamak lazım.
Şimdi yapacağım ilk iş; evin belirli yerlerine düdük ve pet şişe su koymak olacak.
Enkaz altında kaldığımızda birkaç gün sonra ses çıkarmaya bile gücümüz kalmayabilir. Düdüğü ise nefes aldığınız sürece kullanabilirsiniz. Düdük çok önemli!
Kararsız kaldığım konu ise; deprem yaşandığında evi hemen terk etmeye çalışmak mı yoksa yaşam üçgeni oluşturmak mı?
Ne yazık ki, birçok insan kaçarken merdivenlerde mahsur kalıyor. Merdiven boşlukları güvenli değil, lakin yaşam üçgeni oluşturduktan sonra yardım gelmeme ihtimali de var!
Üst katta oturanlar enkazda hayatta kalma konusunda daha şanslı, alt katta oturanlar ise eğer fırsatları olursa evden çıkmakta şanslılar.

***


ALMANYA'DA 3 BİN, TÜRKİYE'DE 350 BİN!
Hatay'da Özburak İnşaat'ın sahibi Hikmet Günsay'ın yaptığı binalar depremden en çok zarar gören yapılar oldu.
Üstelik hepsi 2010'dan sonra yapıldı.



Şimdi devletimiz doğru bir iş yaparak; binaları yıkılan müteahhitleri tek tek yakalayıp tutukluyor. Bu da yetmez! Yeni ama çürük binaları denetleyenler, ruhsat verenler de yargı karşısına çıkmalı.
Günsay bir röportajında "İlkokul mezunuyum, bin 500'den fazla konut yaptım" diye övünüyordu!
Ekonomisi güçlü Almanya'da bile müteahhit sayısı 3 bini geçmezken, Türkiye'de 350 bin müteahhit var!
Sermayesi olan, canı isteyen herkes müteahhit oluyor. Müteahhit olmak bu kadar kolay olmamalı!

***


"HATALIYIM" DİYEN ÇIKMADI
2015 yılında İzmit Körfez Geçişi Köprüsü'nde bir halatın kopmasının ardından çalışmalarda görev alan Japon mühendis Ryoichi Kishi, "Olayın sorumlusu benim, kimsenin suçu yok" yazılı bir not bırakarak intihar etmişti.
Daha sonra yaşanan olayın bir kaza değil malzeme, dizayn ve üretim hatası olduğu ortaya çıkmıştı.



Elbette Japon mühendisin köprü gibi güvenliğin en üst seviyede olacak bir yapıda üretim hatası olan malzemenin satılacağı aklının ucundan bile geçmedi!
Bu son depremde binlerce bina yıkıldı. Hatasını kabul eden müteahhit, mühendis ya da çürük binaya sağlam raporu veren olmadı.
Bir kişi bile çıkıp "Hatalıyım" demedi!
Apartman yapmanın nasıl büyük bir sorumluluk olduğu umarım büyük felaketten sonra anlaşılır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA