Türkiye'nin en iyi haber sitesi
M. ŞÜKRÜ HANİOĞLU

Anlaşılamayan adam

Bir sokağa adı verilerek sahiplenildiği düşünülen Abdullah Cevdet Bey, kendisinden ilham alanların "anlayamadıkları" bir düşünürdü

Abdullah Cevdet sokağına yönelik son isim değişikliği girişimi, kendisi hakkında yanlışlığı defaatle dile getirilen bazı görüşlerin tekrarına neden oldu. Bu gelişme, toplumumuzda düşünceleri basitleştirerek derinliksiz, tek bir sıfata indirgeme eğiliminin çarpıcı örneklerinden birisidir. Her entelektüel ya da literatusun "cı, ci, cu" takıları eklenerek "ne olduğu"nun tanımlandığı bir toplumda Abdullah Cevdet Bey de "damızlık adam"cı olarak vülgarize edilmektedir.
Abdullah Cevdet'in, Cumhuriyetin ilk yıllarında Cevat (Çobanlı) Paşa'nın istifası sonrasında boşalan Elaziz meb'usluğuna getirilmesi amacıyla başlatılan girişimler bir karalama kampanyasına neden olmuştu. Tevhid-i Efkâr ve Son Telgraf gazetelerinin başını çektikleri bu kampanyada "Avrupa'dan Damızlık Adam Celbini İsteyen de Var" benzeri başlıklarla yayınlanan yazılarda "min tarafi'ş-şeytan milletin akâid-i diniye ve milliyesini bozmağa me'mur olan Abdullah Cevdet"in "damızlık Alman ve İtalyan herifleri getirüb Türk kadınlarıyla izdivaç etdirmek" benzeri bir projesi olduğu ileri sürülmüştü.
Söz konusu yayın organları bu proje nedeniyle "Elaziz'de bu adama re'y değil selâm bile verecek Türk ve Müslüman çıkmayacağı"nı ileri sürüyorlardı. Onlara göre "liberallik ve laiklik yapacağım diye hergün hezeyân kusan bu adamı Millet Meclisi'ne sokmak değil, Toptaşı'na tıkmak lâzım" gelmekteydi.
Söz konusu kampanyada fazlasıyla çarpıtılan görüşler yaklaşık beş yıl önce Abdullah Cevdet, Sıhhiye Müdir-i Umumîliği'ne atandığında dile getirilmişti. Nüfûs artırımının önde gelen savunucularından olan Abdullah Cevdet, Presse du Soir gazetesine verdiği mülâkatta savaşlar nedeniyle erkek nüfusta yaşanan büyük düşüşün neden olduğu sorunların halli için tercihan tarımla uğraşan ülkelerden Türkçe öğrenmeleri ve kültüre uyum sağlamaları koşuluyla göçmen getirilmesinin uygun olabileceğini savunmuştu.
Abdullah Cevdet, aleyhindeki kampanyaya karşılık Mustafa Kemal (Atatürk) ile de görüşmüş ve meb'usluğa getirilmesi ihtimali kuvvetlenmişti. Ancak bu kez Kılıç Ali Bey benzeri rejim ileri gelenleri tarafından hakkında Kürt milliyetçiliği ve Mütareke Dönemi'nde Ankara hükûmeti karşıtlığı ileri sürülerek başlatılan diğer bir kampanya nedeniyle meb'usluk gerçekleşmemiştir. Dolayısıyla Abdullah Cevdet için genellikle dile getirilen "damızlık adam"cı vülgarizyonu bir karalama kampanyasında yapılan çarpıtmanın tekrarından başka bir şey değildir.

"Neci" idi?
Günümüzde değişik çevreler tarafından "sahiplenilen" ya da "eleştirilen" Abdullah Cevdet "ci" takısının ekleneceği bir kelime ile tanımlanması oldukça güç bir entelektüeldi. Abdullah Cevdet, Cumhuriyet devrimleri adı verilen programın entelektüel altyapısını, Garpçılık akımının Kılıçzâde Hakkı Bey, Celâl Nuri (İleri) benzeri diğer liderleriyle, İkinci Meşrutiyet Dönemi'nde hazırlayan en önemli entelektüel idi.
Ancak kendisinin genellikle yapıldığı gibi bir "materyalist" ve "şartsız Batılılaşma taraftarı" olarak tanımlanması buzdağının sadece ucunu gösteren bir değerlendirme olur.
Abdullah Cevdet, şüphesiz, önde gelen bir "materyalist" ve "tam Garbcı" idi; ama tezleri, şekillenmesinde fazlasıyla etkili olduğu Erken Cumhuriyet ideolojisinin nüfûz edemediği bir derinliğe sahipti. Onun, Fransız Üçüncü Cumhuriyeti'ni Türkiye'de tesis etmeyi hedefleyen Cumhuriyet kurucularının "din karşıtı materyalizm" olarak vülgerleştirerek siyasal programa dönüştürdükleri düşünceleri, on dokuzuncu asır sonunda günlerinin sayılı olduğuna inanılan "din"in ortadan kalkmasıyla oluşacak boşluğun nasıl doldurulabileceği üzerine yoğunlaşıyordu.
Abdullah Cevdet asır sonu popüler materyalizminin amentüsü olan Ludwig Büchner'in Madde ve Kuvvet eserinden bölümleri daha Mekteb-i Tıbbiye-i Şâhâne öğrencisi iken çevirmişti. Buna karşılık, gençliğinde son derece dindar bir kişi olan hattâ bir na'at-ı şerîf kaleme alan Abdullah Cevdet, böylesi bir "materyalizm"in geleceğin toplumunun sorunlarını çözemeyeceğini savunuyordu. Ona göre, dinlerin dogmalarını değil ama ahlâkî yaklaşımlarını içererek bireyi "felsefî anlamda" dindarlaştıracak yeni bir felsefe üretilmeliydi.
Abdullah Cevdet, bu nedenle Büchner'in Aus Natur und Wissenchaft çalışmasını, antik Yunan düşünürlerinden İslâm felsefecilerinin tespitlerine, İncil, Kur'an âyetleri ve hâdislerden yapılan alıntılardan modern düşünür ve bilim adamlarının temel fikirlerine uzanan yelpazedeki görüşlerle destekleyerek "fünûn" ile "felsefe"yi bağdaştırmaya çalışmış, Fünûn ve Felsefe başlıklı çalışmalarıyla "materyalizm, deneysel bilim, dinlerin de dahil olduğu ahlâk kuramları"ndan oluşan bir "felsefe" yaratmaya çalışmıştı.
Daha sonra bu görüşlerini Jean-Marie Guyau'nun "vecibesiz ve müeyyidesiz," felsefî din yaklaşımıyla bağdaştıran Abdullah Cevdet, modern toplumdaki "din yokluğu"nun bu şekilde kapatılabileceğini, bunun Bergson'un "élan vital" kavramı benzeri bir işlevi olacağını düşünüyordu.

Kaba materyalist mi?

Bu açıdan değerlendirildiğinde Abdullah Cevdet, Büchner taklitçiliğine indirgenemeyecek bir entelektüeldi. O sadece Doğulu bir Büchner olmakla kalmayarak, modernliğe İslâmî cevaplar vermeye çalışan bir Osmanlı Muhammed Abduh'u ve felsefî dindarlık yaratmaya çalışan yirminci asır Jean-Marie Guyau'su da olmaya soyunuyordu. Kendisine "İçtihad sahibi" sıfatını yakıştıran Abdullah Cevdet, "materyalist" olmanın yanı sıra modernlik ile İslâmı bağdaştıracak bir "müctehid" ve felsefî dindarlık yaratabilecek bir "filozof" da olma iddiasındaydı.
Onun fazlasıyla eklektik projesinin ne derece sorunlu olduğu ortadadır. Dinlerin şaşırtıcı yükselişi ile kaçınılmaz olduğu varsayılan "din yokluğu"nun oluşmaması bu projeyi daha da anlamsız kılmıştır. Abdullah Cevdet'in bilimdeki gelişmeleri kavrayışı nedeniyle, Cenevre'de tanışarak hayran olduğu Abduh'un modernlikle dinin bağdaştırılması alanındaki girişimlerini daha kolay yapabileceğini düşünmesi ise "dinî otorite"nin oluşumu hakkında ne denli naif bir yaklaşıma sahip olduğunu ortaya koyar.
Erken Cumhuriyet ideolojisinin onun tezlerinde buzdağının ucunda kalan kısma bakarak kaba materyalist ve bilim-din çatışması temelli bir ideoloji üretmiş olması, şüphesiz Abdullah Cevdet için de büyük bir hayâl kırıklığı olmuştur. Onun projesi, böylesi bir materyalizmin yaratacağı sorunları cevaplama iddiasındaydı.
Abdullah Cevdet, son tahlilde, kendisinden "ilham alan" Erken Cumhuriyet'in "anlayamadığı" bir entelektüeldi. Onun bir "damızlık adamcı"lığa indirgendiği günümüzde daha da anlaşılmaz hale geldiği şüphesizdir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA