Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NİHAT HATİPOĞLU

Mihraptaki son namaz

Yaşı 63 civarındaydı. On yıl halifelik yapmıştı. İslami müesseseleri kurdu. Para bastırdı. Hazineyi kurdu. Bütçe oluşturdu. Vergiyi sistemli hale getirdi. Askeri ve mali divan kurdu. Adli teşkilat oluşturdu. Mahkemelere kadı tayin etti. Askeri amaçlı ordugâh şehirleri kurdu. Posta teşkilatını düzenledi. Yeni şehirler kurdu. Danışma meclisi kurdu. Halifelik seçimini şûraya teslim etti. Kısacası kültür, medeniyet ve ordusuyla İslami devlet onun zamanında yerine yerleşti.

***

Beli bükülmüş, saçları dökülmüştü. Zayıflamıştı. Devletin ağır yükü sırtındaydı. Çok ağlar olmuştu. Yanaklarında gözyaşlarından ötürü iki derin çizgi oluşmuştu.
Şehadetinden önce son kez Hz. Peygamber'in (s.a.v.) minberine çıktı. O gün çok duygusaldı. Dalgındı. Kendinden önce vefat eden iki dostunu, Hz. Peygamber (s.a.v.) ve Hz. Ebu Bekir'i hatırlıyordu.
Minberde şöyle dedi: "Üç kişi yola çıktılar. Dosttular. Birbirlerini seviyorlardı. İlk iki dost dünyaya bulaşmadan menzile vardılar. Şimdi sıra üçüncüde (Hz. Ömer kendisini kastediyor) diğer iki kişinin yolundan giderse Onlara ulaşacak. Yoksa yok olup gidecek."
Minberden bir basamak indi. Şöyle dedi: "Daha dün Mekke'deki Ukaz Panayırı'nda güreşirdim. Şimdi halife oldum. Yarın da toprağın altındayım."
Bir basamak daha indi şöyle dedi: "Ne mutlu sana ey Allah'ın elçisi, mahşer günü bütün peygamberlerin önünde cennete gideceksin.
Ve sen ey Ebu Bekir! Sen de mahşerde bütün sadıkların önünde cennete gireceksin
."
Minbere doğru yürürken şöyle sesleniyordu: "Mahşerde bütün şehitlerin önünde Hz. Hamza olacak, o gün ben de onunla beraber yürümek isterdim. Ama evimde şehitlik nasip olmaz ki! Öyle deme Ömer! Allah dilerse Peygamber şehrinde de şehitlik nasip eder."
Ertesi gündü. Sabah namazını kıldırmak için mihraba yürüdü. Safların arasından yürürken şöyle dedi: "Safları düzeltin."
Mihraba geçti. Sabah namazında Yusuf suresi veya Nahl Suresi gibi uzun sureler okurdu. Cemaat yetişsin diye. Tekbir alıp namaza durdu. Secdedeyken bağırdı. "Köpek beni yaraladı." Aynen dediği gibi, Zerdüştlerin tetikçisi Ebu Lü'lü isimli katil arkadan büyük halifeyi zehire bulanmış hançerle yaralamıştı.
Hz. Ömer'i yaralayan katil kaçarken dokuz kişiyi daha yaralayarak ölümlerine sebep olmuştu. Zira kullandığı hançer zehirliydi. Katil sonradan korkuyla kendini bıçakladı.

Kim beni vurdu?

Yere yıkılan Hz. Ömer şöyle dedi: "Abdurrahman bin Avf namazı sen kıldır." Vefat ederken bile aklı namazdaydı. Gözlerini açtı ağır yaralıydı. Sürekli kan kaybediyordu. İlk sorduğu soru şuydu: "Kim beni vurdu?" Dediler ki "Mugire'nin kölesi İranlı ateşperest seni arkadan hançerledi." Bu ismi duyan Hz. Ömer şöyle dedi: "Halbuki ben ona hep iyilik etmiştim. Allah'a hamd olsun ki benim kanıma bir Müslüman bulaşmadı."

Borcumu hesap edin

Oğlu Hz. Abdullah'ı çağırdı. "Evladım, borcumu hesap et ne kadar" diye sordu. 85.000 dirhem borcu çıktı. Hz. Ömer oğluna şöyle dedi: "Malımdan ödeyin borcumu. Malım yetmezse Kureyşli akrabalarımdan alarak borcumu kapatın."
Koca Halife veda ederken borçluydu.

Beni dostumun yanına gömün

Sonra şöyle dedi: "Borcumu ödedikten sonra müminlerin annesi olan Hz. Aişe'ye gidin ve izin isteyin. O'na deyin ki Ömer'in sana selamı var. O iki dostunun yanına gömülmek istiyor.
Sakın müminlerin emiri Ömer demeyin. Çünkü ben artık emir değilim sıradan bir müminim."
Hz. Abdullah, Hz. Aişe'nin yanına giderek durumu iletti. Hz. Aişe halifenin vurulduğunu duymuş ağlıyordu. O şöyle cevap verdi: "O yeri ben kendime saklamıştım. Ama Ömer'i kendime tercih ederim. O'nu oraya gömün."
Bu cevabı alan Hz. Abdullah geri döndü. Oğlunun geldiğini duyan Halife Hz. Ömer heyecanlanıp "beni oturtun" dedi. Merakla ve heyecanla bakıyordu. "Efendimizin yanına gömülmeye izin çıktı mı?" Hz. Abdullah "izin verildi" dediğinde derin bir oh çekti. İlk kez yüzündeki gerginlik azaldı.
Ama şunu da ekledi. "Ben ölünce tabutumu Hz. Aişe'nin odasının önünde yere koyun ve bir daha sorun. İzin vermezse Hz. Aişe, beni Medine mezarlığına gömün.

Başımı kumun üzerine koyun

Hz. Ömer'in vurulduğunu duyanlar birbiri ardına evine ziyarete geliyorlardı. Medine'yi müthiş bir üzüntü sarmıştı. Hz. Abbas, Hz. Ali ilk gelenlerdendi. Gelen herkes halifeyi övüyor ve yaptığı güzellikleri anıyordu.
O bir ara silkelenip şöyle dedi: "Beni övmeyin. Keşke ben hiç olmasaydım. Keşke ben hiç doğmasaydım, keşke annem kısır olsaydı."
Oğluna şöyle dedi: "Beni basit bir kumaşla kefenleyin. Güzel kumaşa yaşayanlar daha çok layıktır. Ölüler değil. Allah beni affederse şayet bana cennet giysisi verecek. Affetmeyecekse şu kefeni bile benden söküp alacak.
Ben ölünce ağzımı ve çenemi bağlayın. Mezarıma hızlı götürün. Şayet günahkâr isem beni sırtınızda daha fazla taşımayın.
Yok eğer Allah beni affettiyse beni bir an önce ahiret evime yetiştirin."

Annen seni yitirsin emi!

Sonra başını kaldırdı ve oğluna şöyle dedi: "Kilimi sıyır. Başımı kumun üzerine koy. Başım ve sakalım kuma bulansın. Belki Allah benim bu halimi görüp de bana merhamet eder."
Son cümlesi şuydu: "Annen seni yitirsin emi! Allah seni affetmezse esas o zaman yandın."
Büyük halife dünyaya bulaşmadan vefat etti. Onun adı adaletle anıldı. Müthiş bir terazi kurdu. Halifelik yıllarında birçok yakını düşman kesildi. Çünkü o devletin hiçbir imkânını çevresine yedirmedi. Bu nedenle halk onu sevdi, yakındakiler ise sürekli ondan ürktü. Hatta ondan uzaklaştılar.
Belki dostsuz kaldı diyecek olursak aşırı bir söz kullanmamış oluruz. Vefat ederken nefsiyle yaman bir muhasebeye varıyordu.
Adil Halife Yüce Allah'a büyük yakınlığına rağmen kendine hiç acımadan nefsini eleştiriyordu. Müminler ondan razıydı. Resulullah (sav) ondan razıydı. Garibanlar, mazlumlar, fakirler, ondan razıydı. Ama İslam'ı sevmeyen ve müminleri bölmek isteyenler ondan hep rahatsız oldular.
***
Mihrap şehidini hasretle anıyoruz

İkinci halife Hz. Ömer'in mescitte, namazı kıldırırken arkasından hançerlenerek şehit edildiğinin yıl dönümündeyiz. Hz. Ömer'i ateşe tapan bir İranlı Zerdüşt şehit etmiştir. İslam âlemi bu suikastçıyı ve tetikçilerini hep nefretle anmıştır. Öyle de anmaya devam edecektir.
Çünkü kalbinde zerre kadar iman olan bir insanın Hz. Ömer'in, Hz. Ali'nin veya Hz. Osman'ın kanına bulaşmış olma ihtimali yoktur. Onların kanını heder sayanları Müslüman olarak görmem. Çünkü adını verdiğim her üç şahsiyetin de değişik vesilelerle cennetle müjdelendiğini biliyoruz. Tıpkı ehl-i Beytin kanına bulaşanları mümin olarak göremediğim gibi.
Aslında Hz. Ömer'in şehit edilmesi üzerine en güzel ve en anlamlı sözleri Hz. Ali söylemiştir;
"Kendin gibi amel işleyen birini arkanda bırakmadın. Gerçekten de senin ameline benzer bir amelle Allah'a ulaşmak isterdim. Yemin ederim ki Allah seni iki arkadaşınla (Yani Hz. Peygamber (s.a.v.) ve Hz. Ebu Bekir'le) beraber bulunduracaktır. Çünkü ben Hz. Peygamber'in (s.a.v.) şöyle dediğini defalarca işittim:
"Ben Ebu Bekir ve Ömer beraberce gittik. Ben, Ebu Bekir ve Ömer beraberce çıktık. (Buhari, Fezail, 46: Müslim, Fedailü's-Sahabe,14)

***

Hicri yılbaşına giriyoruz

Pazartesi günü Muharrem ayının biri. Aynı zamanda hicretin yıl dönümü. Bilindiği gibi Hz. Peygamber'in (s.a.v.) Mekke'den Medine'ye hicret ettiği (622) yılı takvim başlangıcı olarak kabul edildi. Bu kararı alan da yine ikinci halife Hz. Ömer'dir.
Daha önceleri önemli olayları Araplar, tarih başlangıcı olarak kabul ederlerdi. Fil olayı, veda haccı, izin yılı gibi. Ancak Hz. Ömer bu dağınıklığı gidermek için sahabenin ileri gelenleriyle danıştı.
Hz. Ali hicretin tarihin başlangıcı olmasını teklif etti. Hz. Ömer ve diğer sahabe bu teklifi hemen kabul ettiler.
Aslında Hz. Peygamber Rebiulevvel ayının 12. günü hicret etmişti.
Bu tarih ise eylül veya temmuz ayına rastlıyordu. Takvim oluşturulurken, Rebiulevvel ayı değil de Kameri ayların başı olan Muharrem ayı esas alınarak Hicret takvim başı olarak ilan edildi. Bu karar hicretten 17 yıl sonra, Hz. Ömer'in halifeliği zamanında alınmıştır. Yani gerçek hicret bundan iki ay gibi bir zaman sonradır. Bizler önümüzdeki hafta hem aşureyi ve hem de hicreti yeniden hatırlayacağız.

NOT:
Her perşembe akşamı saat 23.15'ten itibaren ve cuma sabahları da saat 08.30'dan itibaren ATV'deyim. Ekran başında buluşmak üzere.
Bu arada (www.nihathatipoglu. com) internet adresi ve (@nihatipoglu) twitter adresinden soru ve mesajlarınızı bekliyorum.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA