Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NİHAT HATİPOĞLU

Son ve sonsuzluk peygamberi

23 senelik davet ve tebliğ dönemini şöyle özetliyordu Hz. Peygamber (s.a.v.) "Benim Allah yolunda çektiğim ezayı hiç kimse çekmedi. Benim Allah yolunda korkutulduğum kadar hiç kimse korkutulmadı. Bilal'le öyle otuz gün geçirdik ki Bilal'in koltuğunun altına sakladığı yiyecekten başka bir canlının yiyebileceği hiçbir şey yoktu."
Mekke'de bir kişiyle (Hz. Peygamber'le) başlayan davet nihayet veda haccında 120 bin insanın Arafat'ta buluşmasıyla perçinleşti. Orada bize iki kaynak bırakıp hayata veda etti:
"Ben size iki emanet bırakıyorum. Onlara uyarsanız ebediyen yoldan çıkmazsınız. Onlar; Allah'ın kitabı Kuran ve benim sünnetimdir." Hz. Peygamber'in (s.a.v.) bu emanetlerine İslam ümmetinin tam sarıldığını söylemek zordur. Zira son zamanlarda: "Kuran İslam'ı, mealcilik, nev modern İslam, ataların dinini terk etmek," gibi kulağa hoş gelen ve ama içi boş olan ve daha ötesi Hz. Peygamber'siz (s.a.v.) bir İslam'ın temelini atan ve onun yerine İbrahim'i dinler safsatasını yerleştirmeye çalışan sapan ve saptıran hareketlerin çoğaldığını görüyoruz. Her yolu meşru sayan, Makyavel'in Türkiye versiyonları H. Peygamber'i (s.a.v.) gözden düşürmek için her hamleyi yapmakta, her yere sızmaya çalışmaktadırlar. Onlar alternatif bir tefsir oluşturup bunu Yüce kitabı anlam itibariyle tahrif etmede kullanmaktadırlar. Bunlara karşı ilmi reddiyelerden önce amip gibi çoğalmalarına zemin hazırlayan ortamın gözden geçirilmesi lazım. Zira bu tür hareketler bilimsel birer çıkış gibi görülse de her yerde kökleşmeye çabalayan ve kurumsallaşan birer örgüt mantığıyla çalışmaktalar. Kutlu doğum günlerinde, aklı başında, Resulullah (s.a.v.) ve dört halife geleneğine bağlı, sünneti dışlamayan, mezhep müçtehitlerine saygılı, tasavvufu anlayışla karşılayan her müminin bu nevzuhur fitneye karşı teyakkuzda olması gerekmektedir.

Efendimiz'in (s.a.v.) siyaseti
Hz. Peygamber'in (s.a.v.) 23 senelik tebliğ -peygamberlik- döneminde hassas bir çizgiyi takip ettiğini görüyoruz:

Tek din:
Hz. Resul (s.a.v.) İslam dışındaki diğer kitabi dinlerle ilişkisini, müşriklerle de diyaloğunu devam ettirdi. Tek farkla; onları sürekli İslam'a çağırdı. Onların varlığını kabul etme ile meşruiyetlerini onaylama farklı şeylerdir. Bu bakışı Kuran-ı Kerim kim İslam'dan başka bir din isterse, ondan asla kabul olunmaz ve o, ahirette de en büyük zarara uğrayanlardır (Ali İmran 85) ayetiyle pekiştirdi.

Senadid-i Kureyş:
Kureyş'in müşrik otoritelerini etkisizleştirdi. Yalnızlaştırdı. Çevrelerini boşalttı. Ebu Cehil'den Ebu Leheb'e; bütün bağnaz, yerel birer kral olan bu güçleri devre dışı bıraktı.

Münafıkları kontrol:
Abdullah bin Übeyy başta olmak üzere birçok münafık unsuru, bilmesine rağmen kendinden uzaklaştırmadı. Kontrolde tuttu. Böylece bildiği bu isimleri harcatmadı ki, dış güçler kontrol edilemeyecek yeni piyonları el altından hazırlamasınlar.

Orduyu daima diri tuttu:
Seriyye denilen küçük askeri unsurları daima hareket halinde tuttu. Böylece Peygamberliğin otoritesine baş kaldıracak fitneleri kontrol etmiş oldu.

Büyük savaşları göz ardı etmedi:
Mecbur kaldığında son çare olarak Bedir- Uhud- Huneyn- Taif- Mute gibi savaşlara müsaade etti.

İçte kardeşliği pekiştirdi:
Her Mekkeli bir muhacir ile Medineli bir ensarı kardeş yaptı. Medine'deki düşman kabileleri buluşturup barıştırdı.

Yahudileri vatandaş kabul etti:
Medine'ye gelince Medine vesikasını hazırlayıp Yahudileri Medine vatandaşı statüsüne koydu. Onlarla alışverişi -ticareti- meşru saydı. Ama onların her hareketini de gözlemledi. Onlar antlaşmayı bozuncaya kadar antlaşmaya sadık kaldı.

Basını önemsedi:
Medine ve çevresinde bugünkü anlamda medya daha çok Yahudilerin ve müşriklerin denetimindeydi. Şairlerin iğrenç şiirleriyle İslam'a ve Hz. Peygamber'in (s.a.v.) iffetine saldırıyorlardı. Bunlardan Ka'b bin Züheyr gibi tevbe edip Müslüman olanlar olduğu gibi sonuna kadar rezilliklerine devam edenler de oldu. Bunları uyardı.

Düşmanları azalttı:
Mekkelilerle Hudeybiye antlaşmasını, Yahudilerle Medine vesikasını imzaladı. Böylece sürekli düşmanları azaltmaya çabaladı.
Dostlara güven verdi.

Namusuna saldırıyı göğüsledi:
Münafıkların onların güdümündeki fitne unsurlarının mübarek zevcesine karşı başlattığı iğrenç algıyı boşa çıkarmak için fevri -haşa- hareket etmedi.
Sema'nın (Rabbin) sözünü bekledi. Vahiy gelince namusuna dil uzatanlara ceza uyguladı.

Ölüm biatı=yemini yaptı:
Çok sevecen, toleranslı, sabırlı, barıştan yana, şiddeti sevmez olması yanında Mekke önünde, Mekkelilerle antlaşma imzalasın diye gönderdiği damadı Hz. Osman'ın öldürüldüğü haberi gelince bir ağacın altında sahabesiyle ölümüne kadar direnme sözü aldı. Tek tek arkadaşlarıyla, ellerini tutarak yeminleşti.

Zoruna da gitse antlaşmalara bağlı kaldı:
Hudeybiye günü Mekkelilerin aracısı Süheyl bin Amr ile zor bir ateşkese imza attı. Çok zor ve yıpratıcı olan bu süreçte antlaşma gereği kendisine sığınan Ebu Basir'i Mekkelilere göndermek zorunda kaldı. Tabii; Allah sana bir kurtuluş yolu açacak duasını yaparak. Ebu Basir de Mekke'ye gitmeden kurtuldu.
Hz. Peygamber'in (s.a.v.) bütün hayatı yeniden Kuran ve sünnet ile siyret eşliğinde okunmalıdır. O'nsuz İslam düşünenler Müslümanları her noktadan gayrimüslimlere, İslam karşıtlarına teslim etmeye çabalayan şerr ve fitne odakları. İslami terminolojiyi kullanmalarına dini tedrisat almalarına aldırmayın. Çağdaş Lawrence'ler hep olmaya devam edecektir. Allah yar ve yardımcımız olsun.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA