Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HİLAL KAPLAN

Erdoğan’ın Ukrayna çıkışı ne anlama geliyor?

Sesli dinlemek için tıklayınız.

Rusya, "Gürcistan oyun kitabını" tekrar açtı. Nasıl ki 2008'de Güney Osetya ve Abhazya'yı tanıyıp Gürcistan'dan kopardıysa, bugün de Donetsk ve Luhansk'ı bağımsız devletler olarak tanıyıp sonra da ilhak edecek. Neden etmesin ki?
Karşısında en güçlü üyesi Britanya'nın halk oyuyla birlikten ayrıldığı, diğer güçlü üyesi Almanya'nın doğalgaz ihtiyacının yarısını Rusya'dan aldığı bir Avrupa Birliği, "kırmızı çizgi"lerini çizdirmesiyle ünlü Obama yanında "staj yapmış" bir Başkan ve Afganistan'dan tarihteki en acemi çıkış operasyonlarından biriyle çekilen Amerika Birleşik Devletleri var.
Hatırlarsınız, yedi yıl önce hava sahamızı ihlal ettiği gerekçesiyle Rusya'nın bir savaş uçağı vurulmuş, savaş pilotu ölmüştü. İki yıl sonra da Rus Büyükelçisi başkentin göbeğinde ve canlı yayında suikasta uğradı. Bu iki hadise de Türkiye-Rusya ilişkilerini baltalamak için birer sabotaj olduğu görüldüğü için iki ülkeyi daha da yakınlaştırdı.
Fakat Rus savaş uçağının düştüğü günlerde Türkiye, hiçbir NATO üyesi ülkeden olası bir misillemeye karşı destek bulamamıştı. Patriotları ihtiyacımız olduğu an çeken de yine NATO'nun demirbaşları ABD ve Almanya olmuştu. Türkiye, uydu devlet olmayı reddettiğinden beri NATO bizim için "düşmana korku, dosta güven" veren bir yapı değil.
Diğer ülkeler için de pek farklı olmayacak.
Zira çok kutuplu dünya, bloklaşmaları yeniden şekillendiriyor. Ukrayna'ya dair ABD başta olmak üzere kınamak, çok güçlü kınamak, daha da kınamak dışında ne yaptılar? Büyükelçiliklerini başkent Kiev'den taşımaktan ve Rusya'nın belini bükmeyeceği açık olan ekonomik yaptırımlar uygulamaktan başka? Hatta ABD hızını alamadı, büyükelçiliğini Polonya'ya kadar taşıdı dün gece. Ne kadar da emin bir müttefik, değil mi?
Çok kutuplu dünya, bloklaşmaları yeniden şekillendiriyor demiştik. NATO ülkesi olarak S-400 almamız bunun bir göstergesiydi; muhalefetimiz bunu bile okumaktan aciz kaldı. Suriye'de, Libya'da, Karabağ'da ve Kırım'da karşı karşıya gelmemize rağmen Rusya ile NATO arasında ince bir denge siyaseti gütmemizi de anlayamadılar zaten. Ukrayna ile en üst düzey askeri anlaşmaları yapmamıza, Rusya'nın son hamlesini açıktan kınamamıza rağmen hâlen rasyonel bir denge siyasetini yürüttüğümüzü de idrak edemediler.
Bu yazıyı Ukrayna savaşının başladığı ilk hafta yazmıştım. Aradan geçen 1,5 senede çok değişen bir şey olmadı. Rusya, belki Gürcistan'dan daha çok zorlandı. Fakat nihayetinde netice değişmeyecek ve barış masasına oturulduğu anda ana aktör Rusya ile görüşüp Ukrayna'ya da silah verebilen tek NATO ülkesi olan, son bir yılda tahıl anlaşmasından esir takasına kilit tüm sorunlarda anahtar işlevi gören Türkiye olacak.
Kremlin de bunun farkında olduğu için Sözcü Peskov, Türkiye'nin esir anlaşmasından farklı olarak Ukrayna'ya teslim ettiği esirler meselesini bile şöyle açıklamak zorunda kaldı: "Elbette ki NATO zirvesi için hazırlıklar yapılıyor ve elbette ki bu hazırlık bağlamında Türkiye'ye büyük bir baskı yapıldı. Türkiye'nin ise elbette bir NATO üyesi olarak bu şekilde Kuzey Atlantik İttifakı ile dayanışma içinde olduğunu gösteriyor. Tüm bunları çok iyi anlıyoruz."
Velhasıl mandaya boyun eğmeyenler bu ülkeyi kurdu. Amerikan uçaklarının kanatlarından sarkmaya gönül eğdirmeyecekler de bu ülkeyi koruyacak. "S-400'leri verelim, NATO kızmasın" diyeninden tutun, tepesi atınca NATO'yu müdahaleye çağırana kadar "sözde muhalif özde küresel düzene biatlı" kesimlerle çok kutuplu dünyanın doğum sancılarını aşamayacağımız aşikârdır.
Rusya ile NATO arasındaki kurulu sarkaçta kendi menfaatlerimiz doğrultusunda ilerlemeyi sürdüreceğiz.

Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA