Nuray Mert, "namert" değil; olsa olsa biraz "sert". Tayyip Erdoğan'ın, Konya mitinginde, meslektaşımızı hedef alan sözlerini duyunca çok rahatsız oldum. Nuray'ın, Avrupa Parlamentosu'nda düzenlenen Dersim Konferansı'nda yaptığı ve Fırat Haber Ajansı tarafından alıntılanan duble yollara ilişkin değerlendirmesine pek az kişi katılabilir. Bakın ne diyor Mert: "Aslında zor ve yol politikaları her zaman beraber gidiyor. Dersim'de, zor, şiddet ve imar politikası birlikte yürütülmüştü... Benzetmek gibi olmasın, bunun ardından katliam gelecek anlamında değil... 1935'te ilk raporlarda hep yol inşa edilmesinden bahsedilir. Çünkü buraya yapılacak harekât için yol lazım. 1935'teki gibi bir katliamı andıracak olmasından değil ama, şu anda o bölgedeki şiddet politikalarının da altyapısı oluyor. o paralelliği hatırlatmak istiyorum."
Nuray Mert, sadece "güvenlikçi anlayışlar arasındaki paralelliği" göstermek istediğini, yoksa duble yolun ardından Dersim'dekine benzer bir tenkil hareketi gelecek demediğini açıkladı. Farz edelim ki, gerçekten, dün ile bugün arasında tam bir paralellik kurdu ve Güneydoğu'daki duble yolun devletin şiddet politikalarına zemin yaratacağını söyledi. Gene de miting meydanında Erdoğan tarafından hedef tahtasına oturtulmaması gerekirdi. Zaten başbakanın otoriterleşme eğiliminden bahsedilmesinin temelinde bu gibi öfke yağmurları yatıyor. Bir gazeteci, başbakan tarafından, miting meydanında azarlanır mı, yuhalatılır mı? Bu durumda "korkuyoruz" diyen muhalif kalemler haklılık kazanıyor. Tayyip Erdoğan, her eleştiride bir "art niyet" vehmetmesin. Demokraside muhalefete ve muhalif düşünceye saygı göstermek gerekir.