Avrupa Birliği İlerleme Raporu'nda, Türkiye hakkında hem olumlu, hem de olumsuz tespitler mevcut. Bazı uyarılar, Türk aydınları tarafından da öteden beri seslendiriliyor; özellikle, Türk Ceza Kanunu'nun ve Terörle Mücadele Kanunu'nun ifade özgürlüğünü kısıtlayan hükümlerinde yeni bir düzenleme yapılması isteniyor. Görüldüğü gibi mesele sadece anayasayla bitmiyor. Daha Türkiye'nin önünde aşması gereken uzun bir yol var. Bence, anayasa değişikliğini beklemeden, bu adımlar bir an önce atılmalı. Aksi takdirde, bütün BDP'lileri yargılamak zorunda kalacağız. Son olarak, Leyla Zana, Aysel Tuğluk, Nursel Aydoğan hakkında -terör örgütünün propagandasını yapmak, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet etmek, örgüt üyesi olmamakla birlikte, örgüt adına suç işlemek iddiasıyla- toplam 150 yıl hapis istemiyle dava açıldı.
Aysel Tuğluk'un 2011 Nevruz'undan da kalma bir davası vardı. Nevruz kutlamaları sırasında sarf ettiği bir cümle ("Değerli halkımız, onlara göre Kürtlerin iradesi olmaz. Bu nedenle önderleri, ya Şeyh Sait gibi, ya Şehit Rıza gibi idam sehpalarına gönderiliyor. Ya da Kürt halkı önderi Abdullah Öcalan gibi bir adada tek başına tutuluyor..."), Terörle Mücadele Kanunu'nun 7/2'nci maddesi kapsamında görülmüş, Tuğluk hakkında, Ahmet Türk'le beraber terör örgütünün propagandasını yapmaktan dolayı dava açılmıştı.
Demek istiyorum ki, anayasa paketinin yanı sıra, hatta daha önce, AB İlerleme Raporu'nun gösterdiği doğrultuda, yasalarda değişiklik süratle gerçekleştirilsin. Bunu AB istediği için değil, Türkiye'ye yakışır bir demokrasi standardına ulaşmak amacıyla yapmalıyız.