Tayyip Erdoğan'ın Necip Fazıl Kısakürek'ten naklen söylediği cümleler, hayli yankı uyandırdı: "Dilinin, dininin, ırzının, evinin, kininin davacısı bir gençlik"...
Buradaki "kin"lâfının "öfke"anlamına geldiği de, Necip Fazıl'ı iyi tanıyanlar tarafından belirtildi. Ama ne olursa olsun, bir öfkenin takipçisi olmak, sonuç itibariyle "kin duymak"anlamını taşır. Meselâ, Tayyip Erdoğan'ın sık sık referans yaptığı Yunus ya da Mevlana'nın dilinde böyle bir öfke mevcut değildir. Aksine, hep hoşgörü mesajları verilir. Fethullah Gülen'in de, Yunus ve Mevlana çizgisinde olduğunu görüyoruz. Şu sözler Gülen'e ait: "...Hz. İsa taş atana taş atmamış, sövene sövmemiş. Her zaman taşlayan insanlar olacaktır. Ama ben daima şu sözü tekrarlayacağım: Dövene elsiz, sövene dilsiz. Kıranlara bile gönülsüz. Lütfun da hoş, kahrın da hoş Allah'ım..."
Türkiye'de bu gerginlikler son bulsun isteniyorsa, Necip Fazıl yerine, Yunus, Mevlana ve Gülen üslûbu tercih edilmeli.