Hakkâri'de verdiğimiz 8 şehidin sorumlusunun Suriye uyruklu Bahoz Erdal kod adlı Fehman Hüseyin olduğu belirtiliyor. Bu durumda, talimat Murat Karayılan'dan gelmedi mi? Geçtiğimiz haftalarda Karayılan, Avni Özgürel'e, Silvan saldırısının kendi iradesinin dışında geliştiğini anlatmıştı: "Kesinlikle bilinçli bir uygulama değildi. Asker geliyor; orada konumlanıyor; çatışma oluyor; asker kayıp veriyor. Askeri araziye salarsan karşı karşıya gelmek kaçınılmaz."
O tarihte Silvan'da 13 şehit vermiştik. Sonrasında da operasyonlar hız kazandı.
Haydi diyelim, Silvan, arazide bir karşılaşmaydı! Hakkâri'de verilen 8 şehit, bilinçli bir katliam. Ağır silâhlarla gerçekleştirildiği için, hazırlıklara çok önceden başlandığı, silâhların parçalanarak sınırın içine sokulup, bir yerlerde saklandığı ileri sürülüyor.
Hakkâri saldırısının Kürt vatandaşlarımızın büyük çoğunluğu tarafından da lanetlendiği düşüncesindeyim. Leyla Zana'nın sözlerine kulak vermek gerekir:
"1999'dan itibaren PKK'nın stratejisi değiştiyse, Bağımsız Birleşik Kürdistan yerini haklı talepleri elde ederek tamamen birlikte yaşama stratejisine bıraktıysa ve amaç yerel yönetimin güçlenmesi, demokratikleşme ise, bu gençlerin ölmesini artık hiçbir vicdan kabul edemez. PKK da, ona göre bu süreci yeniden değerlendirsin."
Leyla Zana, müzakere sürecinin başlaması gerektiğine işaret ediyor. Zana aynı konuşmada, PKK'nın bölünmesinin olumsuz sonuçlar doğuracağına da Filistin örneğini vererek işaret ediyordu: "Filistin Kurtuluş Örgütü'nden Hamas'a, El Fetih'e kadar birçok yapı doğdu. Bu da birbirinden farklı talepleri savunan bağımsız yeni sorun merkezleri ve aktörler olarak karşımıza çıktı; sorun 50 yıl geriye gitti. Bölmek çözüm değil."
Bugün, PKK'da ya başına buyruk merkezler var; aynı Filistin Kurtuluş Örgütü gibi ayrışma başladı. Kimi güvercin, kimi de ölüm makinesi gibi çalışıyor. Ya da Murat Karayılan ve benzerleri barıştan söz ederken hepimizi aldatıyor.
Zamanla her şeyi daha net görebileceğiz.