Eskişehir'de bazı ihaleleri en düşük teklifi veren belediye şirketi almış. Sene 2006.
2010'da, AKP'li Meclis üyeleri ve milletvekilleri, İçişleri Bakanı Beşir Atalay'a "Yolsuzluk var" diye şikâyet ediyor. Atalay'ın gönderdiği Mülkiye müfettişleri "Yolsuzluk yok" deyince, Atalay, soruşturmaya gerek olmadığı kararını veriyor.
Bunun üzerine aynı kişiler, savcılığa başvuruyor. Eskişehir Kaçakçılık Organize polisleri, belediye şirketine baskın yaparak, belgeleri toparlıyor; ayrıca Büyükşehir Belediyesi'nden de evrak istiyor. Sene 2010.
Aradan 2 yıl geçiyor... 3 gün önce gece baskınıyla karşı karşıya kalıyoruz. 24 kişi toparlanıp sorgulanıyor; 5 kişi tutuklanıyor.
Polisin ve yargının Eskişehir Belediyesi'ndeki yolsuzluk iddialarını, "çıkar amaçlı suç örgütü" kapsamına soktuğunu görüyoruz. Nerede burada hiyerarşik yapı? Nerede cebir unsuru? İzmir'de de aynı uygulamaya şahit olduk.
Buna mukabil, Kayseri'deki yolsuzluk, olması gerektiği gibi soruşturuldu. "Bunlar çete kurdular" diye belediye çalışanları gece evlerinden toparlanıp, sorgulanmadı.
Acaba birileri, Eskişehir'de Yılmaz Büyükerşen koltuğunu iyice garanti etsin diye mi böyle davranıyor?