Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Gözdağı ve buzdağı

İsrail neresinden tutarsa tutsun işlediği bu suçun altından kalkamayacaktır. Bu gün kadar aydınlık bir gerçektir. Bundan böyle şiddete dayalı politikalarını dünyaya satmak bakımından da önemli bir çıkmaza girmiş bulunuyor İsrail. BM'nin aldığı şu son kararlardan başlayarak dünyadaki bütün kapıların suratına kapandığını görecektir. Böyle bir sonucun doğmasını başka uluslar, devlet ve milletler değil bilakis o ulus, devlet ve milletler içinde yer alan Yahudi cemaati sağlayacaktır. Amerika başta olmak üzere dünyanın hiçbir lobisi, içinde (yanlış da olsa) çocuktan Nobel'li insana kadar 500'ü aşkın canın yer aldığı bir gemiyi basmanın ağır bedelini sırtlayıp taşıyamaz.
Böyle bir yeni tavır ve tutum içine girerken o çevrelerin ellerindeki en önemli dayanağı da söyleyelim: devlet-hükümet ayrımı. Dünyanın çeşitli yerlerinde etkin olan lobiler bundan böyle şiddete dayalı temel politikanın belki bir süre daha devam etmesine göz yumacaktır. Ama şiddeti gündelik teröre dönüştüren, dünyanın bütün ülkeleriyle kavga içinde olan bugünkü hükümeti ve onun dış işlerini daha fazla taşımayacaktır.
Bu durumu aşmanın sıkıntılarını herkes biliyor. İsrail çok ciddi bir siyasal tıkanmanın içinde bulunuyor. Bugüne kadar bir devlet politikası olarak gelişmiş ve yurttaşının bilincine, hatta bilinçdışına kazınmış olan şiddeti aşamayı hedefleyen yeni bir politikayı üreten kadrolar yok İsrail'de. Bu kısıtlama zamanın İsrail aleyhine işlemesine yol açıyor. Neden?
Sebebi açık: İsrail'in politikalarını destekleyen ve dünyayı yalana dayalı bir kan gölüne boğan o berbat Bush yönetimi çekip gitti. Obama, Nobel Barış Ödülü'nü almış birisi. Ona mı kabul ettirecek İsrail lobisi kırıp dökmeye, kan akıtmaya, can almaya dayalı politikalarını? Netanyahu'nun ertelediği Amerika gezisini İsrail iyi okumak zorundadır. Kısacası, İsrail şu son döktüğü kana batmıştır. Artık oradan çıkması çok zordur. Çok zordur.
Şimdi gelelim Türkiye'yle olan ilişkisine.
Çok temel bir korkusu bu işi ona yaptırdı. Türkiye'nin son dönemde sürdürdüğü politikayla Arap âleminde çok etkileyici bir ülke olduğunu fark ediyor İsrail. Arap dünyası gitgide daha fazla Türkiye'nin etrafında kilitleniyor. Ortadoğu'da tarihin ürettiği imkânlarla kültürün ürettiği fırsatları üst üste çakıştıran Türkiye'nin yakaladığı bu performanstan akıllı bir İsrail hoşnut olmalıydı. Tarihsel yakınlığı ve bölgedeki sağlam, güçlü ilişkisiyle İsrail Türkiye'yi Arap âlemine karşı bir köprü olarak değerlendirebilirdi.
Yapmadı. Onun yerine Türkiye'nin gücünü kırmak, potansiyelini boşaltmak, imkânlarını engellemek istedi. Bu saldırının manasını burada arayalım. İsrail böyle bir çılgınlığı çok açık bir biçimde Arap ülkelerinin kendilerine dayanak noktası seçtikleri Türkiye'yi bile önemsemediğini, dikkate almadığını, ondan çekinmediğini göstermek, kanıtlamak için yaptı. Bu hareketiyle güya Türkiye'den zerre kadar korkusu olmadığını kanıtlamaya çalışıyor.
Neresinden bakılsa yanlış bir değerlendirme, sakat bir politika. Tartışmak bile abes. Ama İsrail'in mevcut hükümeti daha fazlasını düşünemiyor. Bir önceki Büyükelçi krizinin başka bir nedeni mi var sanıyorsunuz? O kadar sembolik anlamlar taşıyan bir "jest"le, Türkiye'yi "alçak koltuğa" oturtarak gene o Arap âlemine bir mesaj iletmek istiyordu. Aynı tavrını bu defa, üstelik de çok karmaşık bir ruh hali içinde, silahlı saldırıyla tekrarlıyor.
Bu politikalar iflas eder. Türkiye kendi potansiyelini sonuna kadar kullanır. Araplarla manasız düşmanlıklarına son verir. Bölgenin güçlü ülkesi olma doğrultusunda ilerler. Bu sıkıntıyı aşar. İsrail bir gözdağı vermek istiyor. O gözdağı Türkiye için mana taşımaz ama kendisi için bir buzdağıdır. Gidip ona çarpar.
Gerisini kendisi düşünsün.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA