Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Öteki hayatı aramak

Birkaç gündür Londra'dayım. Bu yıl, çok uzun bir aradan sonra, bu kente galiba dördüncü gelişim. İnsan alışkanlıklarıyla yaşayan bir varlık. Aynı kenti kısa sürelerle ziyaret edince aynı şeyleri yapmaya başlıyor -genel olarak. Ben pek öyle birisi sayılmam. Hep daha önce yapmadığım bir şeyi denemenin çabasındayımdır. Böyle olunca Londra gibi bir şehrin ne kadar zengin olduğunu fark etmemek mümkün mü?
Bu zenginlik meselesi önemli. Kentin kendi zenginliğinin ve gerçekten zengin olanların yanı sıra bir de kürselleşmenin hayatımıza yerleştirdiği bir zenginlik bilinci var. Sonradan icat edilmiş ve insanları şartlandırmakla işleyen birçok kavram gibi o da müthiş bir yapaylık içeriyor.
1980'li yılların başında bir "furya" olarak kendini gösteren kadın dergileri, sonradan "life style" dergilerine dönüşünce, Clinton dönemi Amerika'sının kulaklarından dolarlar fışkırmaya, İngiltere Thatcher sonrası dönemde Kuzey Denizi'nden elde ettiği paraları harcamaya başlayınca çok önemli bir şey oldu: insanlar hayatlarına sırtlarını çevirdi, kendi gerçeklerini yitirdi ve başka bir insanı aramaya başladı. Tahriközenti- yapaylık üçgeni içinde 21. yüzyıl toplumların sosyal pornografiye bulaşmasıyla başladı. Son 20 yılda dünyanın yaşadığı büyük sorunların yanında bir de bununla uğraşıyoruz: kendi gerçeğini yitirmiş insan sorunu.
Küreselleşmenin kentsel düzeyde getirdiği en önemli çıkmaz buna bağlı: zenginlikiyi yaşamak 'standart', gazetelerin eklerinde izlenen bir kalıba oturtulunca kentler birbirine benzemeye başladı. Vakti zamanında Londra'nın en sıra dışı caddeleri arasında sayılan Regent, Oxford, Bond şimdi dünyanın her yerinde birbirinin aynı markaların birbirinin eşi mağazalarıyla dolup taştığı gibi, dünyanın her köşesinde birbirinin aynı üç beş çula çaputu elde etmekle mutlu olan, ter içinde, ayağında sandalet, bacağında şortla, sırtında çantasıyla gezen insanlar da aynı. Orta sınıfın sıradanlıkla "veremediği" imtihanı bu.
O zaman alternatif arıyor, kendisine özgü bir hayat sürmek isteyenler. Bunlar parasıyla ve kafasıyla zengin olanlar.
Parasıyla zengin olan belli ve işi kolay. Bir marka, bir nesne sıradanlaşınca, ele ayağa düşünce henüz kimselerin tanımadığı, bilmediği şeylere yöneliyorlar. Ama öbür tarafta alternatif bir hayat yaşayan, dünyayı değiştirmeyi amaçlayan, kendisini yaratıcılığı, farklılığı ile ifade etmeye çalışanlar var. Sanatçılar, entelektüeller, yaratıcı insanlar oluşturuyor bu kümeyi.
Londra, New York, Paris, Amsterdam, Kopenhag gibi kentlerin "asri zamanlar" da yani şimdi bu kadar öne çıkmasının altında yatan neden bu. O insanlar bu kentlerde kendilerine özgü, yepyeni, sürekli olarak yenilenen, yollar açan, yeni ifadelere olanak veren yeni diller kuruyorlar. Üç büyük alanda yani moda, tasarım (siz buna mimarlığı da katın) ve yemek dünyasında şu adını andığım şehirlerde alışılmış kalıpların hallaç pamuğu gibi atılmasının, her sabah patlayan bir tomurcuğun doğurduğu görülmedik bir bitki gibi yepyeni yerlerin açılmasının altında yatan neden bu.
Asıl böyle bakınca Londra zengin bir şehir. Bizde orta sınıfın hücumuna açılan, eski bir mahallenin canlandırılması anlamına gelen "soylulaştırma" dediğimiz aslında "eşraflaşma" dememiz gereken "gentrification" burada da bir gerçek ama tam tersi bir amaca dönük: orta sınıfın çekirge sürülerininkine benzeyen istilalardan korunmak, hadi kaçınmak diyelim. Fakat daha doğrusu "sığınmak". Öyle, çünkü şu değindiğim "alternatif hayatlar" şehrin bu yeni odaklarında kuruluyor.
Bazı kentler bu oluşumu büsbütün benimsiyor ve bir bütün olarak kendilerini dönüştürüyor. Şu son birkaç yılda inşa ettiği ve her birisi dünya mimarlık tarihine daha şimdiden girmiş (hepsini sevmek zorunda değilsiniz canım...) yeni yapılarıyla da Londra öyle.
"Bize İngilizleri muhafazakâr millet diye öğretmişlerdi, bu nedir böyle" diyorsanız sorunuzu çağdaşlık kavramını yeniden düşünerek yanıtlayacaksınız.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA