Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

CHP'nin esbab-ı mucibesi

Öncelikle şunu belirteyim: Mecliste yemin etmeyerek ama genel kurula girerek Kemal Kılıçdaroğlu ve yönetimi Baykal karşısında önemli bir gerileme yaşamıştır. Meclise girmemek düşüncesi Baykal'ındı. BDP tarafından çok daha anlaşılabilecek nedenlere dayalı boykot kararı ortaya çıktığı, daha doğrusu uç verdiği andan itibaren Baykal, CHP'nin de Meclis'e karşı tavır alması gerektiğini savunmaya başladı. Bu politikayı yavaş yavaş ama kararlı bir biçimde oluşturdu. Kılıçdaroğlu'nun yaklaşımı ise bir orta yol bulma konusunda ne kadar çırpındığını gösteriyor: Meclis'e girilecek ama yemin edilmeyecek. Bu "yumuşatma" çabasına rağmen Kılıçdaroğlu'nun Baykal'a karşı önemli bir mevzi yitirdiği belli. Baykal, partinin genel başkanı gibi bir politika oluşturdu ve onu uygulattı.
Bunu gündelik politikanın bataklığına saplanmak için değil, Türkiye'de seçim sonrasında ortaya çıkan durumu daha iyi görmek ve değerlendirmek için kaydediyorum. O durum şudur: 2011 seçimleri Türkiye'de statüko ve yenilik bakımından bir kavşak meydana getirmiştir. Bütün eksiklerine, yetersizliklerine ve iç sorunlarına rağmen, ideolojik sürçmelerine rağmen bu seçimde halk AK Parti'yi oylarken statükonun devamına karşı belirli bir modernleşme ve dolayısıyla dönüşüm kararını da onaylıyordu. 12 Eylül 2010 referandumundan beri devam eden eğilim budur. Bu oluşumu da yargı reformu, YAŞ dönemindeki tutum, Ergenekon davaları ve yeni anayasa iradesi hazırlamıştır. Kürt meselesinin çözümünü de halkın bu çerçeve içinde mütalaa ettiği açıktır. Hatta bu çözümün AKP-BDP arasında cereyan etmesi gerektiğini de gene seçmen oylarıyla işaret etmiştir.
Böyle bir dokunun oluştuğu şu dönemde CHP'nin konumunu dramatik diye nitelendirmemek olanaksız. Nasıl olmasın? Parti, seçimlere, geçmişini unutturmayacak ve 2007 öncesi dönemin siyasal polarizasyonunu yaratan Baykal politikalarını hatırlatacak sembolik isimlerini aday yaparak girdi. Yetinmedi, Ergenekon sanıklarını Meclis'e taşıdı. Yetinmedi, Demirel ve Cindoruk'tan destek aldı. Yetinmedi, Karakaş, Sağlar gibi isimleri dışlayıp Süheyl Batum gibi isimlere alan açtı.
Böyle bir dönemde Baykal'ın öne çıkması tesadüf değil. Baykal, 2002 sonrası dönemin vahim siyasal kimliğidir. Hatta bütün siyasal hayatının bir vahamet olduğunu öne sürmek de bana göre mümkün. Neredeyse kılı kılına 40 yılı bulan siyasal hayatında olumlu, yapıcı ve üretken tek şey bulmak imkânsızdır. Tersine, Baykal, gitgide daha kötüleşen bir siyasal çizgide hareket etmiş ve 1993'te CHP'nin yeniden açılmasından sonra şimdi akıllardan çıkmış ama lime lime dökülen bir tarihin kahramanıdır. Yanı sıra Baykal 2002 sonrasında da siyaseti tam bir çıkmaza sürüklemek için elinden geleni yapmıştır. Asıl sorun o dönemdedir. Çünkü 2007 seçimleri öncesinde statükoyla ittifaka giren odur. Aynı şekilde 367 rezaletini hem savunan hem de ondan medet uman gene Baykal olmuştur. Kısacası geleneksel, bürokrasi müttefiki CHP'nin doktriner yapısına sahip çıkıp sadece laikçi bir anlayışla siyaset yapılabileceğini öngörmüş ve yanılmıştır.
Peki, Baykal'ın yeni dönemin başında "hareketlenmesi" sadece kendi siyasal ihtirasının bir uzantısı diye görülebilir mi? Buna evet denemez. Baykal da daha fazla bir yere gidemeyeceğini apaçık fark ediyor. Fakat, CHP'ye yapılan, onun da kabul ettiği tasarım ona bir kere daha görev yüklüyor. Kılıçdaroğlu'nun ideolojik kararsızlığı ve siyasal zihin bulanıklığı nedeniyle gerek anayasa değişikliği gerekse Kürt konusunda zaman zaman uzlaşmacılık izleri taşıyan eğilimleri oturduğu koltuğu onun için bir hayli dikenli hale getiriyor. Baykal bu dengesizliğe yükleniyor. Yeniden genel başkan olmayacaktır belki ama onun manipülasyonunda bir yeni isim arayışına niçin girilmesin? Üstelik eski müttefiki Gürsel Tekin'le de Kılıçdaroğlu arasında soğuk rüzgârlar eserken... Kısacası CHP bir sistem partisi olmakla olmamak arasındadır.
İşte budur Meclis'e girip yemin etmemesinin esbab-ı mucibesi!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA