Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

New York'ta sonbahar

New York sonbaharı dün başladı. Bir önceki gün gayet sıcak olan hava ansızın soğudu. Biraz kentin dışına çıkanlar veya Central Park'a biraz yukarıdan bakanlar yaprakların sararmaya başladığını görüyor. Kısa bir süre içinde o yapraklar büyük bir hızla yere inecek. Kentin güneyinde yer alan, İtalyan ve Fransız etkisi altındaki çok güzel, dar sokaklar o yapraklarla örtülüp şiirsel bir görüntü kazanacak. Onları çiğneyerek yürüyen insanlar muhtemelen "Autumn in New York" şarkısını mırıldanacak. Kulaklarında Frank Sinatra sesi de çınlayabilir ama ben Ella Fitzgerald- Louis Armstrong yorumunu hiçbir şeye değişmem.
Her şey bu kadar şiirsel değil ama New York'ta. Sokaklar kenti doldurmuş devlet başkanlarının arabaları geçsin, güvenlikleri sağlansın diye kapatılmış. 5. Cadde'de yürürken ansızın polis yolu kesti. Bütün sokak boydan boya kapandı. Anladık ki, Obama geçecek. Biraz sonra onlarca ve onlarca arabadan mürekkep kortejiyle Obama dev gibi bir arabanın içinde geçti. Karartılmış camlardan görebildiğimiz kadar gördük onu, yanındaki bir kişiyle konuşurken. Kalabalıktı konvoyu ama herhalde Osmanlı padişahlarının cuma selamlıkları kadar da muhteşem değildi.

***

Cumhurbaşkanı Gül, bu hengâme içinde, BM Genel Kurulu'nda konuştu.
Üç temel vurgusunun ilki olan Suriye bakımından şu anda söylenecek fazla bir şey yok. Suriye'de Türkiye ne öngördüyse onun gerçekleştiğini söylüyor Gül, ama şimdilik ondan daha ilerisi yok. Bütün dünya belli bir noktada duruyor bu konuda. Buradan hareketle Gül çok önemli bir saptamada bulunarak dünyada bu tür sorunların çözümü için yeni mekanizmalar üretilmesi gerektiğine işaret ediyor. Nitekim kimyasal silah kullanılmasaydı yaşananlara uluslararası kamuoyunun göz mü yumacağını sorarken de bu vurgusuna yeni bir çerçeve hazırlıyor.
İkinci değerlendirmesi Gül'ün BM ile ilgiliydi. Gayet felsefi denecek yaklaşımı içinde Cumhurbaşkanı, bu kurumun eskidiği, aşılmış bir dünyanın yapısı olduğu ve yaşadığı itibar kaybından sonra mutlaka yenilenmesi gerektiği düşüncesinde ısrarlı. Uluslararası hukuk sisteminin dönüşmesine bile yol açan yeni koşulların şimdi bir mekanizmaya kavuşturulması gerekiyor.
Gül'ün çok ilginç bir değerlendirmeyle yaklaştığı ve boylu boyunca ele alınıp irdelenmesi gereken üçüncü konu ise İslam ülkelerinin durumu. Gül, tek bir şeke-şüpheye yer bırakmayacak şekilde bu ülkelerde bir liderlik sorunu olduğunu belirtiyor. Liderlerin değişmesini zaruri görüyor, daha da önemlisi, geriye dönüşsüz biçimde bu noktaya gelindiğini belirtiyor. Daha önce gazetecilere bu konuda "korku duvarı aşıldı" diyen Gül, yakın dönemde nelerin yaşanacağına da işaret ediyor.
Bütün bunların dışında Gül'ün insani sorunlar ve kalkınma konularındaki hassasiyeti düşünülünce ortaya yeni bir tablo çıkıyor. Gül, bir dünyanın işlevini tamamladığını ve geriye kötü bir miras, yetersiz bir sistem bıraktığını görüyor ve bunu eleştiriyor. Yeni bir döneme başladığımız şu sıralarda insanlığın sorunlarını çözecek ortak bir dil ve yapı bulması gerektiğini vurguluyor Gül.
Doğrusunu söylemek gerekirse bu hassasiyeti savunan ve bu kadar geniş bir açıdan dünyaya bakan ülke ve lider yok denecek kadar az. Türkiye'nin saygınlığı da buradan geliyor. Gül, BM Genel Kurulu'ndan sokağa çıktığında NY pırıl pırıldı.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA