Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Türkiye'nin yeni dönemini hazırlayacak üç koşul

Türkiye bir türlü huzur bulmayan bir ülke olduğundan, Dündar ve Gül'ün AYM kararıyla serbest kalması bu defa yeni tartışmalar doğurdu. Basındaki yorumlar, köşe yazıları meseleyi bu iki gazetecinin tutukluluğundan, serbest bırakılmasından çıkarıp 'baş döndürücü' sonuçlara, yeni boyutlara taşıyor. Hiçbirinin doğruluğunu bilemem. Basın bunun için var. Tartışacak, doğrusunu bulacak.
Kişisel olarak bu iki gazetecinin tutuksuz yargılanmaları gerektiğini düşündüğümden, serbest kalmalarından memnun oldum. Genel olarak bu plandaki herkesin yargılama boyunca serbestiyetini savunduğumdan bir, bir de bahusus gazetecilerin tutuklanmasının Türkiye'ye ne büyük sıkıntılar yaşattığını bizzat dış temaslarımda başıma gelenlerden bildiğim için ayrıca memnun oldum.
Ama her konuyu 'varlık-yokluk' tartışmasına dönüştürme kabiliyet ve maharetimiz ve onun doğurduğu tartışma gerginliği karşısında, dediğim gibi, ürkmemek olanaksız.

***

Bizatihi bu hadisenin de gösterdiği ve bahsettiğim bu durumdan hareketle önemli bir sonuca varması gerekiyor Türkiye'nin, bütün kanatlarıyla birlikte.
Türkiye bundan sonra da gerginlik- tartışma içinde yaşayan bir toplum mu olacak yoksa yavaş yavaş bu zıtlaşmaları azaltan, daha barışçıl ve yumuşak bir aşamaya geçen/ geçmiş bir ülkeye mi dönüşecek?
***

Bu sorunun cevabı olumlu olacaksa, yani Türkiye kendi içinde barışmak, uzlaşmak istiyorsa o sonuca üç aşamada ulaşabilir.
Birincisi, bugün politikada sürdürülen ideolojik kökenli, çekirdekli sert tutumun gevşetilmesi gerekiyor. Kimse bildiğinden, düşündüğünden taviz vermesin. Hatta ideolojik davranışın yumuşatılması dediğim tam da budur: demokratik meşruiyetin, demokratik siyasal davranış ve katılımın herkes tarafından benimsenmesidir. Kimsenin kimseye tehdit olarak algılanmamasıdır. Yani, siyasal kültürümüzü ve onu hazırlayan siyasal dilimizi dönüştürmekten söz ediyorum.
İkincisi, Türkiye'nin içeride daha demokratik bir toplum olmasını sağlayacak şekilde azınlıklarını, yeni demokratik taleplerde bulunan toplumsal gruplarını kucaklayacak biçimde demokratik bir anayasayla ortaya çıkıp büyük sözleşmesini yapmasıdır. 1912'den beri devam eden Türkçü etnisist yaklaşım doğrultusunda zorladığı ve kırdığı Pax Ottomana'ya (Osmanlı Barışı) geri dönmenin yollarını bulmasıdır. Osmanlı bunu şu veya bu yoldan sağladı. Biz bunu modern, demokratik, yurttaşçı anayasayla sağlayacağız. Bu en geniş manada Kürtlerle el sıkıştığımız gün gerçekleşecektir.
Üçüncüsü, Türkiye'nin yakın çevresinden, OD'den başlayarak dış uzlaşmalarını gerçekleştirmesidir. Bunu temin edecek iki unsur var: yakın planda OD ile değişen koşullarda yeni ilişkiler kurmak. Biraz daha uzak planda AB ile bir kere daha güçlü ilişkilere yönelmek.
***

Şunu bilmek şart: dünya bundan 10 yıl önceki dünya değil. İlişkileri, yapısı hızla değişti. OD'nin son hali bu değişimi hızlandırdı. ABD seçimleri ona bir daha yeni bir biçim verecek. Bütün bunlar karşısında 2000'leri onca başarılı geçirmiş Türkiye şimdi yeni bir muhakeme geliştirerek, yeni bir sıçrama yapacak. Onu biliyoruz.
Maksat hızlı olması...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA