Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MELİH ALTINOK

Yaaa... O konuşmasın ama

Bir siyasetçinin konuşmaması, halkın karşısına çıkmaması için başka bir politikacının yargıya başvurması ne demek Allah aşkına?
Üstelik de mimarı birkaç gün önce ölünce beddua ettikleri Kenan Evren'in 12 Eylül Anayasası'na dayanarak.
Peki, nedenmiş? Çünkü efendim, cumhurbaşkanı tarafsız olmalıymış ve yurt gezisi yaparsa tarafsızlığına halel gelirmiş.
İlginç! O halde halkından tecrit edilmesi şart olan bu makama, niçin cumhurun temsilcisi anlamına gelen Cumhurbaşkanı diyoruz?
Türkiye'de oluyor işte. YSK'nın kapısını aşındırıyorlar Tayyip Erdoğan konuşmasın, halkın önüne çıkmasın, açılış yapmasın diye.
Kimler?
Öcalan ve tek meşruiyeti elindeki silah olan Kandil'in komutanları için bile siyaset kanallarının açılmasını isteyen HDP eş başkanı.
Diğeri? Erdoğan'ın konuşmaması için dayanak gösterdiği anayasaya göre siyaset yapmaları yasak olan adaylarını cezaevlerinden vekillik zırhıyla çıkartan CHP lideri.
Yani "teorik olarak herkesin konuşması teklif dahi edilebilir ve konuşuyor da zaten ama bir tek o konuşamaz" diyorlar.
İyi de halkla buluşamaz dediğiniz cumhurbaşkanı bulunduğu o makama nasıl geldi?
Sizler gibi tarafını açık edip, halka vaatlerde bulunup ikna ederek, değil mi?
Şimdi, ciddi ciddi, verdiği vaatleri ne kadar sahiplendiğini seçmenlerine anlatmakla mükellef olan bir siyasetçiden bu sorumluluğunu yerine getirmemesini mi istiyorsunuz? Hem de yargı marifetiyle sıkıştırmaya çalışarak.
Sizin seçmene ve onun egemenliğin yegâne kaynağı iradesine hiç mi saygınız yok, diye söyleneceğim ama bu talebinizden de açıkça anlaşıldığı üzere, yok. O yüzden bari rol yapın da Türkiye'nin siyaseten en meşru karakterinin konuşmasından korktuğunuz anlaşılmasın diyeyim bari.
Öyle ya, hükümet de dahil, parlamentodaki tüm siyasi liderlerden daha fazla oy alan seçilmiş bir siyasetçiden bahsediyoruz.
Ama zaten asıl derdiniz, yıpratmaya ve koparmaya çalıştığınız da seçilmiş cumhurbaşkanını her türlü vesayet girişimini bertaraf etmeye muktedir kılan halkla bağı.
Ne yazık ki o da öyle kolay iş değil. Halk terlesin, koştursun, Çözüm Süreci'ne sahip çıksın, askeri ve sivil vesayetle mücadele etsin diye seçtiği Cumhurbaşkanını alanlarda nasıl karşılıyor görüyorsunuz işte.
Zaten tüm kurumsallaşmış demokrasilerde bir siyasetçiye konuşma deme tasarrufuna da bir tek o, halk sahiptir; sizin yasak talep ettiğiniz yüksek yargı değil.

TÜRK TİPİ TİPSİZ Mİ?
Evet, mevcut darbe anayasası bile cumhurbaşkanı yurt gezisi yapamaz demiyor. Muhalefetin, konuyu anayasanın cumhurbaşkanının tarafsızlığını öngören maddesi çerçevesinde tartışması ise, YSK kararlarından da görüldüğü üzere sadece kendilerinin aşırı yorumu.
Kaldı ki, 2007'de Köşk'e eşi başörtülü diye Abdullah Gül'ü çıkartmamak üzere kurguladığınız 367 garabetinin doğal sonucu olan cumhurbaşkanını halkın seçmesi kuralı da sistemi fiilen dönüştürdü.
Yani Cumhurbaşkanını parlamentonun seçmesini emreden parlamenter sistemimiz sayenizde kilitlendi. İçinde bulunduğumuz fiili bir başkanlık süreci artık. Bu durumda, partisinin başında ve başbakanken cumhurbaşkanlığı yarışına girip kazanan bir siyasetçiden Çankaya bürokratlığı yapmasını beklemek, hayatın dinamikleriyle soluk alan siyasetin doğasına aykırı değil mi?
Ha bir de lütfen "Türk tipi başkanlık olmazzz" diye söylenip durmayın. Duyan da dünyada bir eşi benzeri daha olmayan eski parlamenter sistemimizin evrensel bir model olduğunu sanacak.
Hayır, kuruluşundan bu yana Türk tip parlamenter rejimle yönetilen Türkiye'nin katiyen Türk tipi başkanlıkla yönetilemeyeceğini söyleyenlerin bildikleri başka bir paralel evren varsa biz de bilelim.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA