Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Kriz nasıl gelir?

Geçenlerde, "Türkiye-IMF İlişkileri" ndeki kritik aşamaları topladığım dosyayı inceliyordum. Bir ara, IMF'nin önde gelen isimleriyle, "ekonomik krizlerin öncü sinyallerin neler olduğu" üzerinde konuştuğumuzu fark ettim. O zaman gündemde gelişmiş piyasaların krize girebileceğine ilişkin senaryo yoktu. Sadece yükselen piyasa ekonomilerindeki riskler ve bulaşma etkisi tartışılıyordu.
IMF, reçete uygularken Türkiye'nin krize girmesini önleyememişti. Sonrasında "inanılmaz" denen oldu.
Bugün Türkiye, IMF'siz ve güvenle yoluna devam ederken, Yunanistan ekonomik krizde çırpınıyor. Bazı AB ülkeleri krizin eşiğinden dönmeye, ABD ise krizden çıkmaya çalışıyor. Yani tablo gerçekten şaşırtıcı.


***
IMF, ekonomileri vesayet altında tutmaya önem verdiği kadar ayakları üstünde durmasına aynı derece önem vermedi. Bu yüzden Türkiye'nin, 1998'de Yakın İzleme Anlaşması ile başlayan ve 2000'li yılların başında Stand By'larla devam eden IMF macerasını noktalayıp, kendi iradesi ile ekonomisini yönetecek olgunluğa ulaşmasının önemi artık daha iyi anlaşılıyor. Zira IMF, makro rakamlara bakarken asla sosyal politikalara ve istihdama odaklanmadı. İşin o yanını hep Dünya Bankası'na havale ederek geçiştirdi. Önerdiği programın, "cari açık yaratan, sıcak parayı çeken, ara malı üretimini caydıran, KOBİ'lere rekabet gücü kaybettiren" boyutlarını yer yer görmezden geldi.

***
Her şeye rağmen IMF'nin deneyim ve birikimini de ihmal edemeyiz. IMF arşivindeki bilgilerden derlenen, farklı ülke gerçekleri ile harmanlanmış sonuçlar hayli çarpıcı.
IMF diyor ki "Krizlerin karakteristik özellikleri var." Buna göre; "Ekonomik büyüme yavaşlıyor, işsizlik ve enflasyon artıyor, reel kur düşüyor."
Tabii, krizlerin sonuçları benzer olsa da nedenleri farklılık gösteriyor. Örneğin, "Tayland, Endonezya ve Kore'de krizler özel sektörden,
Meksika, Türkiye ve Arjantin'de ise kamu sektöründen kaynaklandı." Yunanistan'da da durum böyle.
Bunca olaya karşın IMF uzmanları, "Gelecekteki krizleri anlamaya yarayacak genel bir çerçeve yok. Her krizden sonra yeni model geliştiriliyor" demekten ileri geçemiyor. Krizleri analiz ederken şu noktalara dikkati çekiyor:
"Kamu dengesinde, özel kesimde ve bankacılık sektöründe hassasiyet!"
IMF, "Bir ülkenin fazla dış borcu varsa, döviz kuru fazla değerli ise sabitlenmiş döviz kuru uyguluyorsa, kamu maliyesi kronik açık veriyorsa, finansal sektördeki riskler iyi izlenmiyor ve müdahale edilmiyorsa" krizlerin ayak seslerinin duyulduğunu anlatıyor. Ama büyük ekonomilere müdahalede cesur olamıyor.

***
Bu manzarada ise Türkiye'nin başarısı ortaya çıkıyor. Daha doğrusu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın öncülük ettiği önlemlerin gerekliliği. IMF tecrübesi de şunu gösteriyor:
"Ekonomilerdeki hassasiyetlerin bir kısmı kaçınılmaz. Mesela gelişmekte olan ülkeler, kendi paraları üzerinden uzun vadeli borç alamadıkları için döviz üzerinden borçlanmak zorunda kalıyor. Döviz borcu riskini minimize etmek, krizleri tetikleyici faktörleri azaltmak gerekiyor. Bunların bazıları, 'ABD'deki faizler, petrol fiyatları vb' hükümetlerin kontrolü dışında. Ama makro ekonomik politikaları hükümetler yönlendirebilir!"
İşte bu veriler ışığında Türkiye'nin hem bütçe disiplinini sağlaması hem esnek para politikası uygulaması hem de etkili bankacılık sektörü ile gösterdiği direnç, tüm dünyaya parmak ısırtıyor.

***
Hali hazırda Türkiye'nin iki kritik gündemi bulunuyor.
1- İstihdamın artırılması. 2- Siyasi istikrarın korunması.
Sondan başlayacak olursak... Türk seçmeni artık kolay kolay yeni bir koalisyona itibar etmeyeceğini hissettiriyor. O veya bu parti ama tek parti iktidarı yüksek ihtimal.
İşsizlik konusuna gelince. Çalışma Bakanı Ömer Dinçer'in dediği gibi "acı reçete" gerektiriyor. Kıdem Tazminatı Fonu kurulması, yarı zamanlı çalışma modeline geçilmesi, bölgesel asgari ücret ödenmesi vs. Bu adımlar için zamana en azından bir seçimin geçmesine ihtiyaç var!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA