Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Yeni statüko

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı yaklaştı ya... Artık tarih olması gereken tartışma yine alevlendi. "Devletin asli sahipleri (!)", milli iradenin temsilcilerini "sözde sahipler" olarak gördüğü için ezelden beri belirlediği ritüelleri "kırmızı çizgi" olarak gündeme getirebilmektedir. Cumhurun bayramı, elit kesimlerin afili kıyafetlerle katıldığı balolarla kutlandığında rejim kendisini rahat hissetmektedir. Cumhur, Çankaya'da şöyle bir görünmeye çalışsa "rejimin temellerinin sarsıldığı" savunulabilmektedir.
Örneğin, genç kızlar üniversiteye perukla girdiğinde rejim kendisini güvende saymaktadır. Başörtüsü taktı mı, rejimin sigortası atabilmektedir!

***

Halktan kopuk, şekilci Cumhuriyet törenleri geleneği sürdürülürse bunun adı "modernite" olacak; halk, hiçbir siyasi hesap gözetmeyen duru hali ile devletin davetine katılırsa "korku çanları" çalınacak. Ankara'da yetki kullanan atanmış bürokratlar, sivil ve militer unsurları ile devleti kontrol edecek halkın; ülkeyi yönetmesi için görevlendirdiği vekilleri ise öylece bir kenarda duracak. Milletin vekilleri, bürokratik oligarşinin çizdiği alanda, onların izin verdiği kadar icraat yapabilecek. Bu çizginin dışına çıkmaya kalkışırsa, "tehdit unsuru" olarak görülüp, yok edilmesi mubah kabul edilecek! Ve bu oyunun böylece sürüp gideceği zannedilecek!
***

Bugün Türkiye'deki temel dönüşümün dinamiği, öyle sanıldığı gibi muhafazakâr eksende, geri gidişi çağrıştıran kimlikte değil. Büyük değişimin özü, çağdaş demokrasilerde olduğu gibi insanları, insan olmaktan kaynaklanan hak ve özgürlükleri ile kabul etmekle ilgili. Halihazırda bu tezi savunan AK Parti, "muhafazakâr demokrat" olduğu için, ülkedeki gidişat sadece o çizgide yorumlanmaya çalışılıyor. Oysa daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük vaat eden, farklılıkları zenginlik sayan, merkeziyetçi devlet kalıplarını kıran, refah toplumu için proje üreten her parti, bu değişimin ana aktörü olabilir.
İnsanları kıyafeti ile yargılamayan, şuncu, buncu diye tasnif etmeyen, etnik kökeni nedeni ile yüceltmeyen veya yermeyen, bireysel beceri ve meydan okumaya kapı aralayan anlayıştan söz ediyoruz aslında. Bu gelişim, kuşkusuz yerleşik katı yönetim modeli ile karşılaştığında, bazılarında tedirginlik yaratabilir. Bu kaygının merkezinde; toplumun değişik kesimlerinin taleplerini, beklentilerini görmezden gelen, kendi konformist yaşantısını gerçek dünya zanneden anlayışın bulunması da sürpriz değildir. Ama herkes, yakın çevresi ile yüzleşmek durumundadır. Yani yanı başındakini, en az kendisi kadar hak sahibi görmek, onun tercihlerine saygıyla bakmak, ortaya çıkan demokratik sonuca tahammül etmek zorundadır.
***

Türkiye deneyimi, bireylerin önünü açan, özgüvenini pekiştiren reçetelerin, rejimi tehdit etmediğini, aksine güvence altına aldığını göstermiştir. Devleti koruma güdüsü ile halı altına süpürülen tüm sorunlar, yeri ve zamanı geldiğinde gün ışığına çıkmaktadır. Sürekli ötekileştirilen, iç bünyesi bilinmeyen, önyargı ile etiketlenen geniş yığınlar, bir an gelmekte demokratik meşru tavırları ile ezber bozabilmektedir. Yani meselenin sadece AK Parti boyutu yoktur. AK Parti de reformculuğunu kaybeder, erişilen aşamayı yeterli sayar, kendi siyasi-bürokratik tabanını koruyup kollama güdüsü ile hareket etmeye başlarsa, "yeni statüko"nun savunucu olarak doğal erime sürecine girebilecektir. Zaten muhalefetin bir türlü aşamadığı zihni engel de buradadır. Olayları sadece AK Parti'nin teorisi ve pratiği ile yorumlayıp, AK Parti'ye karşı çıkacağım derken, dünyadaki ve ülkedeki baş döndüren değişimi ıskalamak!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA