Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Genelkurmay neden konuştu?

Bir yanılgıya kapılmamak durumundayız. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner'in tarz-ı icrası, Silahlı Kuvvetler'in iç dinamiklerinin huzursuz olduğu gerçeğini henüz örtemiyor. Yani, Orgeneral Koşaner'in, kamuoyu önüne çıkmamaya özen gösteren, kurumsal görüş ve değerlendirmelerini Cumhurbaşkanı ve Başbakan'la paylaşmayı esas alan özgün çalışma yönteminin TSK'da tam anlamıyla içselleştirildiğini söyleyemeyiz. Anayasal sistemde tanımlı görev ve sorumluluğun, gerektiğinde re'sen genişletilmesine dönük muhakeme biçiminin kökten değiştiğini de savunamayız. Ama bu yönde ciddi bir çaba sergilendiği gerçeğini de görmezden gelemeyiz. "Eskiden olsa filanca Paşa bir telefon açtı mı, akan sular dururdu" ikliminde yetişen muvazzaf ve emekli kadroların, bugünü hazmetmekte zorlandığını pekala anlatabiliriz. Dolayısıyla Silahlı Kuvvetler'in misyonunu, demokratik hukuk devleti çerçevesinde tanımlama çalışmaları devam ederken, geçmişle bağın koparılması sanıldığı kadar kolay olmuyor.
Hani, "Bir beyaz sayfa açılsa" diye temenni edenler olsa bile düne ait hesap görülmeden, yarının ipotek altından kurtarılamayacağı görülüyor. Kaldı ki, ister kırgınlık isterse kızgınlıkla izah edilsin, hatırı sayılır bir grup komutanın "rövanşist duygularını" bastıramadıkları da biliniyor.


***
Genelkurmay Başkanı Org. Koşaner'in, dışa açık tek konuşması 28 Ağustos 2010 tarihli. O konuşmada, darbe planı iddiasına dayanan davalarla ilgili doğrusal mesajlar da vardı. Örneğin,
TSK, demokrasi ve hukuk devleti ilkelerine aykırı davranışlarda bulunan personelini, 'dayanaksız iddialara göre değil' ancak eylemleri doğrulandığı takdirde içinde barındırmayacaktır.
Emekli ve muvazzaf TSK personeline yöneltilmiş olan ve 'henüz iddiadan ileri geçmeyen suçlamalar' ile açılmış olan soruşturma ve kovuşturmaların bir an önce sonuçlandırılması ve gerçeklerin bir an önce ortaya çıkarılması en büyük dileğimiz ve beklentimizdir.
Demokratik, laik, sosyal hukuk devletinin yasalarla belirlenmiş sınırları dışında hareket edenler suçları sabit görüldüğünde TSK'da barındırılmayacaktır.
Aslında bu sözler, Genelkurmay'ın, yürütülen soruşturmaları sadece iddia düzeyinde gördüğünü, gereği için varsa buna bünyesel çözüm üretmeyi istediğini teyit etmekte.
***
Peki ne oldu da Genelkurmay, 6 Nisan 2011 tarihli o malum açıklamayı yapma gereği hissetti? Üstelik, TSK'nın açıklama, e - bildiri veya post modern araçlarının hepsi bir süre sonra etkisiz veya anlamsız kalmışken...
Balyoz Davası'nda tutuklulukların devam etmesini anlamakta zorlanan Genelkurmay tablosunu nasıl yorumlamalıyız? Örneğin, siyasete yeni bir müdahaleden bahsedebilir miyiz? Kuşkusuz, devam eden yargı sürecine şimdiye kadar saygılı olduğunu vurgulayan asker kimliğinin, son basın duyurusu ile sınırları zorlaması şık değildir. Ancak, Kurum'daki sancının dışa vurması bakımından dikkate alınmalıdır.
Emekli komutanların telkinleri, ailelerin baskısı bir yana, terfi dönemi yaklaşmıştır. Hatta bugünden bazı rütbedeki personelin geleceği ile ilgili karar verilmesi gerekmektedir. İddiaların ve tutukluluk halinin devamı, TSK'daki tüm hiyerarşiyi altüst etmektedir. Mevcut tutuklu statüleri ile kariyerleri ağır darbe alan, iddialar henüz gerçek manada ayıklanamadığı için belki de mağdur edilen isimler söz konusudur.
Bu nedenle, TSK'nın emir - komuta zincirinin sağlıklı tesisi açısından, Yüksek Askeri Şûra ön hazırlıkları sonuçlanmadan, yargının hızını artırarak titiz değerlendirme yapması kaçınılmaz hale gelmiştir.
Asker, her türlü bilgi ve belgeyi verdiğini ilan ediyor, delillerin toplandığı kanaatini paylaşıyorsa bu önemlidir. Lakin askerce makul gibi algılansa da yargıya dönük beklenti beyanı, ilerisi için farklı spekülasyonları beraberinde getirmeye adaydır!



Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA