Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Sivilleşme!

Bu köşe, hafta başlarında ekonomiye ayrılır. Ancak, 29 Temmuz akşamı aldığım telefonlar, yazının gidişatını değiştirdi. O akşam arayanlar iş dünyası ağırlıklıydı. "Ne oluyor?" sorusuna yanıt bulmaya çalışıyordu.
Yüksek Askeri Şûra'nın zorlu geçeceğini öngördüklerini ama komuta kademesinden "toplu emeklilik" kararı beklemediklerini söylüyorlardı. Bir kaygıdan ziyade meraklarını giderme eğilimindeydiler.
Eskiden, cihet-i askeriyeden bir açıklama gelse, siyaseti suçlama korosu kuranlardan bu kez eser yoktu.
Oysa 10 yıl önce, "askerin-yargınınüniversitelerin- medyanın" içinde yer aldığı karma ekip, eşzamanlı harekete geçer, siyasetçiye yüklenirdi. Ardından, "Piyasaların dengesi bozuluyor", "Görünüm kötüye gidiyor" tezi işlenir, bu sayede Ankara dizayn edilirdi. Bugün durum çok farklı. Kuşkusuz Genelkurmay Başkanı ve 3 kuvvet komutanının aynı anda emeklilik dilekçesi vermesi olağanüstü bir olay.
Ama hükümetin ve piyasaların etkilenmediği dikkate alındığında, son gelişmeleri "normalleşme sürecinin" kilometre taşı olarak görmemiz gerekiyor.
Neticede, TSK komuta kademesi şekillenirken "general ithal edilmiyor." Yine TSK'nın bağrından yetişen komutanlar göreve geliyor.

***
"Yaşanmışlıkları hatırlamak" ilerisi için anlamlıdır.
Yargıda en üst göreve atanan yargıçların, üniversite rektörlerinin, sendika başkanlarının öncelikle ve mutlaka "Genelkurmay Karargâhı"na gittiği günlerden bugünlere geldik.
Yüksek Askeri Şûra kararlarının yargı denetimine açılmasının, "irticayı cesaretlendirme girişimi" olarak ilan edildiği günlerden, YAŞ kararlarının yargı denetimine tabi tutulabildiği günlere geldik.
TÜSİAD'ın her yıl aralık ayında başkentte yaptığı Yüksek İstişare Konseyi Toplantıları'ndan "sivil muhtıra" çıkan günlerden, işveren örgütlerinin siyaset yapmayı bırakıp asli işine odaklandığı günlere geldik.
Yargı Yılı açılış törenlerinde, hükümetlerin şamaroğlanına çevrildiği günlerden, anayasal kurumların doğal sınırlarına çekildiği günlere geldik.
***

Kabul edelim ki TSK'da "silah arkadaşlığı" çok özel bir durum. 50 yılını üniforma altında yaşayan insanlardaki dayanışma ruhundan, "devletin sahibi biziz" modundaki vesayetçi zihniyetin ayıklanması da güç.
Ancak Türkiye, "yeniden azan terör, bölgesel özerklik talebi, yeni anayasa mimarisi" gibi oldukça zorlu gündem maddeleri ile baş başa. Ve bu başlıkların her biri sivillerle, askerlerin yakın işbirliğini gerektiriyor. Bundan sonrasına bakıldığında...
"Askerin anayasal sistem içindeki yeri ve rolü, askeri harcamaların denetimi, terörle mücadelede yeni strateji, düne ait hatalardan ders çıkarılması, hatta belli ölçüde affedilmesi" de kritik önemde.
***

Sonbahar, her açıdan tarihi kararlara sahne olacak. Örneğin, anayasa turları başlayacak, orta vadeli ekonomik program güncellenecek, askerin de mesele yaptığı Ceza Muhakemesi Yasası yeniden ele alınacak. Burada ön plana çıkması beklenen iki konu var:
"Tutukluluk şartları ve özel yetkili mahkemeler!"
İşte bu açıdan en yetkin isim olan Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in görüşlerine başvurdum. Bakan Ergin'in özenli dille verdiği mesaj şöyle:
- Tutuklama bir tedbirdir. İnfaza dönüşmemelidir. Ama spesifik dosyaları çağrıştıracak beyanda bulunup, uygulayıcılar üzerinde etki oluşturmak istemem. Ceza mevzuatında 5-6 yıllık uygulama sonunda ortaya çıkan aksaklıklar değerlendirildi. Sonbaharda parlamentoya bir tasarı getirilebilir ama tek konuya özgü çalışma söz konusu değil.
- Özel yetkili mahkemelere gelince... Belli konularda ihtisaslaşmaya ihtiyaç var. Bazı davaların görüleceği mahkemeler oluşturulması doğrudur. Tıpkı ticaret mahkemeleri gibi. Usul hukukundan kaynaklanan yanlışlar veya hâkim ve savcıların kullandığı yetkilere ilişkin eleştiriler varsa bunlar gözden geçirilebilir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA