Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Darbe geçmişiyle eksik yüzleşme!

Türkiye,Aralık 2002'den bugüne, demokratikleşme, sivilleşme, normalleşme yönünde dev adımlar attı. Milat olarak aldığımız Aralık 2002, AK Parti Hükümetleri'nin Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) ile ilk tanışma tarihiydi.
58. Hükümet'in Başbakanı Abdullah Gül ve Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, "Yargı kararlarına açık olmadığı" gerekçesi ile YAŞ'ın ihraç kararlarına "şerh" koymuşlardı. Tabii bir bardak suda fırtına koparılmış ama öne sürüldüğü gibi kıyamet kopmamıştı...

***

O günden bugüne sivil-asker ilişkileri, çağdaş demokratik bir ülkede olması gereken istikamette ilerliyor. Geçen sürede neler olmadı ki!

YAŞ'ın, terfilerle ilgili olanlar dışındaki kararları yargı denetimine açıldı.

Başbakan ile Genelkurmay Başkanı arasında haftalık görüşme geleneği yerleşti.

YAŞ'ta, siyasi otoritenin teklif etmeyeceği atamaların yapılamayacağına ilişkin kanun hükmü fiilen hayata geçti. Başbakan, YAŞ toplantılarında etkili aktör haline geldi.

Başbakan Şûra'ya, Genelkurmay Başkanı ile ortak gibi değil, tek başına başkanlık yapmaya başladı.

Askere, sivil yargı yolu açılırken, sivillerin askeri mahkemelerde yargılanması dönemi kapandı. Darbe planlamasına karışanlar, rütbelerine bakılmaksızın hâkim önüne çıktı.
Üniformalı
üyeler, sivil mahkemelerden, YÖK'ten çekildi.

30 Ağustos'ta karargâh kapısında komutanları tebrik etmek için bekleyen Meclis Başkanı, Başbakan görüntüsü değişti. Bayram tebriklerini Başkomutan sıfatıyla Cumhurbaşkanı'nın kabul etmesi benimsendi.

12 Eylül 2010'daki anayasa değişikliği ile darbecilerden sembolik de olsa hesap sorulabileceği görüldü.

Ve Mart 2011'de yürürlüğe giren yasa ile Türk Silahlı Kuvvetleri'nden (TSK) YAŞ kararları ile ihraç edilenlere devlette, araştırmacı kadrosu ile iş imkânı açıldı.
***

Ama Başbakan Tayyip Erdoğan'ın anayasa referandumu sırasında verdiği "Darbelerin açtığı yaralar sarılacak" sözü sanki eksik kaldı. Zira, darbe dönemlerinde TSK'dan çıkarılan askerlere haklarını iade eden yasadan sadece YAŞ kararıyla ilişiği kesilenler yararlandı. Oysa, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbelerinden sonra, "yasa dışı görüş" iddiasıyla mahkeme kararı olmadan, kararname veya disiplin kurulu kararlarıyla 1.500 dolayında subay, astsubay ve askeri öğrenci de TSK'dan ihraç edildi. 12 Mart ve 12 Eylülzede askerler de yıllar sonra sivil kimlikle devlete dönmek için başvurdu. Lakin ret cevabı aldı.
Hatta bana gelen bilgilere göre, 1983 yılında Şırnak'ta vurulunca ilk sınır ötesi harekâtın yapılmasına vesile olan ancak 1984 yılında YAŞ kararıyla ordu ile ilişkisi kesilen ilk güneydoğu gazisi Üsteğmen Ahmet Şener ve 13 subayın başvuruları da reddedildi. Bilgi Edinme Kanunu çerçevesinde yapılan araştırmalarda ise ret kararlarının darbeciler tarafından düzenlenmiş dosyalara dayandırıldığı anlaşıldı.
***

Bu noktada, ister istemez şu kuşku doğdu: "YAŞ kararlarıyla ilişiği kesilen askerler, büyük çoğunlukla 28 Şubat sürecinde irtica suçlamasıyla Türk Silahlı Kuvvetleri'nden çıkarılan mağdurlardı. Ve hükümet sadece onların sorunlarını çözdü!"
Gerçek durum böyle olmamakla birlikte, hükümetin tezi şu: "1971 ve 1980'de idari kararla TSK'dan atılanların mahkemeye başvurma imkânı vardı!" İlk bakışta makul görünen bu gerekçe, AK Parti'nin "darbe geçmişiyle yüzleşme, birikmiş acıları bir nebze olsun dindirme" niyeti ile tam örtüşmüyor. Darbeler ve mağdurları arasında ayrımcılık yapıldığı izlenimi veren bu durumun düzeltilmesi için 1 Ekim'den sonra Meclis'in olaya el koyması gerekiyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA