Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Tasfiye sendromu

Kürt sorununun çözümünde "Türkiye Modeli" iddiasıyla yola çıkılırken kritik eşik "silahlardı!" Devletle örgüt arasındaki temaslarda güven bağı kopmadan önceki aşamada, dağdakilere çıkış yolu bırakılacaktı. İsteyen Kuzey Irak'ta günlük hayata karışacak, suça bulaşmayanlar Türkiye'ye gelecek, iş güç sahibi olmalarına destek verilecekti. Eli tetiğe değenler ise "etkin pişmanlıktan" hatta daha ötesine geçmesi muhtemel düzenlemeden yararlanıp, birkaç yıl sonra belki de siyasi aktöre dönüşecekti. En azından Ankara'nın yol haritasında adı konulmasa da önemli kilometre taşları bu umutla döşenmişti.
Buna karşın örgüt cephesi, "silahı bırakırsa ciddiye alınmayacağı" kaygısını hep canlı tuttu. İmralı'daki liderinin mahkûmiyet şartlarının değiştirilmesini sürekli dayattı. Kandil kanadı da "Biz ne olacağız?" sorusuna net yanıt alamadı. Tabii bu arada Öcalan'ın, silahlı kadrolar üzerinde sanıldığı kadar etkisinin bulunmadığı teyit edildi. Buna karşın İmralı'nın, terör örgütü dağ kadrosunun dayandığı Kürt halkı üzerinde; yani tabanda ağırlığını koruduğu tezi doğru çıktı.


***
Ankara, dağdan inişleri biraz da aceleci biçimde, "Psikolojik bariyerler yıkılıyor" diye yorumladığı sırada, örgütte ve siyasi kurmaylarında "Tasfiye ediliyoruz!" paniği başladı. Diyalog zemininin kaybolduğu yakın süreç, gerek terör örgütüne, gerekse siyasi temsilcilerine bir dizi hata yaptırdı. Günümüz reel politiğinde silaha, teröre yaslanan hareketlerin sürdürülemezliği bilindiği için çözüm adına "ayrılıkçı maksimalist talepler" dışa vurdu. İfade ortamının rahatlığı ile dile getirilen istekler, karşılıklı güven bunalımını doruğa çıkardı. Zira, PKK ve arkasındaki odaklar, önce bölgesel özerklik hevesi ile sonra militanlarını yerel jandarma gücüne dönüştürme hayali ile ortak payda arayışlarını bambaşka noktaya taşıdı. Silahla üretildiği savunulan Kürt milliyetçiliğinin asimile edileceği iddiası güçlendirilerek "ana dilde eğitim" koruması istendi. Başlangıçta makul gibi görülen muhtelif dilek ve temennilerin, ilerleyen dönemde, Türkiye'ye entegre çözümü içermediği, etnik ve totaliter bir yapıyı geçici süre ile Türkiye'ye eklektik olarak sürdürme niyetini barındırdığı fark edildi.
***
İşteburası oldukça hassas. Çünkü orada, terör örgütü PKK'nın şehir yapılanması olarak sunulan, aslında örgütü ve şehir sınırlarını çok aşan çetrefilli bir oluşum söz konusu:
"Koma Ciwaken Kurdistan (KCK), yani Türkçesi ile "Kürdistan Topluluklar Birliği." Bugün, terörle mücadelenin simgesel parçası haline gelen KCK, Türkiye sınırlarını da aşan Irak-İran ve Suriye'deki Kürtleri de kapsayan, bir "konfederal sistem!" Halihazırda KCK dışında aktif bir Kürt siyasetinin gelişmesi oldukça güç. Terör örgütü PKK güdümündeki veya örgütten bağımsız gibi duran siyasi oluşumların ise KCK'yı aşması neredeyse imkânsız.
Belki ılımlı Kürt hareketi, PKK içindeki hatırı sayılır bir grup, kimliğini koruyarak, Öcalan'a selam göndererek, affa uğrayarak, Türkiye siyasetinin parçası olabilirdi. Ama bugün, BDP'li vekillerin, belediye başkanlarının sahip çıktığı KCK, onlara sadece kimlik değil, toprak eksenli konfederal bir yarın vaat ediyor. Üstelik, korku ve dehşet salarak bu vaadini kemikleştiriyor.
***
Bu yüzden BDP eş Başkanı Selahattin Demirtaş'ın, son tutuklamaları referans alan çıkışı özel anlam kazanıyor. Demirtaş'ın, "KCK buysa başkanı benim!" sözü ile Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir'in, "KCK tutuklamaları ve belediyelere yönelik baskı ile bizi tasfiye edecekler" söylemi aynı düzlemde buluşuyor. Önceki gün Alman Birliği'nin 21. yıldönümü resepsiyonunda karşılaştığımız Baydemir, ısrarla "tasfiye ve asimilasyon sendromuna" işaret etti. Ama bir süre önce silahların susması adına açıkladığı fikirlerini neden güncelleyemediği sorusuna ikna edici yanıt veremedi.
Türkiye ortak aklı, Kürt siyasetindeki "yok edilme korkusunu" aşmadıkça, Kürt siyasetçiler de "ayrılmaya değil birlikte yaşamaya dayalı yeni reçete sunmadıkça" önümüzdeki yıllar çok daha zorlu geçecek...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA