29 Şubat saat 17.00 suları. AK Parti kulisi. Ortam hareketli. Başbakan Tayyip Erdoğan, Genel Kurul Salonu'nun girişindeki oturma grubunda. Etrafında Grup Başkanvekilleri Nurettin Canikli, Mustafa Elitaş, Ayşenur Bahçekapılı, Ahmet Aydın. Her biri ayrı ayrı Başbakan'a brifing veriyor. Erdoğan, dikkatle dinliyor, zaman zaman kararlarını paylaşıyor. Bu hararetli konuşma sık sık milletvekillerinin "merhabası" ile kesiliyor. Başbakan'ın kuliste olduğunu öğrenen vekiller, sırayla geliyor. Kimi "geçmiş olsun"diyor, kimi sadece tokalaşıyor. Erdoğan'ın yeniden başlayan Ankara mesaisinde milletvekilleriyle de özel olarak görüşmesi gerektiğini teyit eden manzaralar yaşanıyor. Belli ki vekiller, hem Başbakan'ı özlemişler hem de Ankara gündemine sıkışıp kalmışlar.
Ne kadar güçlü olursa olsunlar kitle partilerinde gerek vekillerin gerekse tabanın nabzının tutulması çok önemli. Bazen göz göze gelmek ve "seni fark ettim" mesajı vermek, bazen "sihirli dokunuşla" kalpleri kazanmak bile yeterli. Sıfatı ne olursa olsun herkes güven ve moral tazeleme ihtiyacı içinde.
Liderin rolü işte bu anlarda bir kez daha ortaya çıkıyor. Haziran 2011'deki genel seçimden bu yana Ankara'ya uyum sağlayamayan, Meclis'te yeterince katkı sunamayan, bakanlarla bile iletişim kurmakta güçlük çeken çok sayıda milletvekili var. Bunlar ya kendince bir yol tutturuyor ya da kıdemli bir vekilin yedeğine girmeyi tercih ediyor. İşte bu yüzden vekil bazında "lider damgalı" ince ayar günlerine giriliyor.