Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

İç kabineyi savunma kriteri

Her iktidarın karşılaştığı temel sorunlardan biridir. Bilhassa uzun iktidar dönemlerinin kaçınılmaz sendromudur, "iç kabine bürokratları!"
Hükümetin ilk yıllarında, önceki dönemlerin hasarlarını tamir etme, kadro kurma ve icraat yapma heyecanı hâkimdir. İlerleyen yıllarda kadrolar oturmaya, iktidara ortak olan odaklar ayıklanmaya başlar. Özgüvenle çalışma dönemi açılır.
İşte bu dönemde "rutin dışına çıkanlara" da rastlanabilir. Onların, tamahkârlığın veya basiretsiz davranmanın bedelini ödedikleri de olur. Bizzat iktidarın kendisi, siyasi geleceğine zarar verenleri, işbaşına getirdiğine bakmaksızın cezalandırır...
Bir de iktidarın ana hedefleri ile örtüşen, riskli alanlarda inisiyatif alan bürokratlar vardır. Onları, herhangi bir kurumun genel müdürü gibi görmek yanıltıcı sonuçlar verir. Sıfatları bürokrat olsa da hükümetin hayati politikalarının uygulayıcısı konumuna gelmeleri, onları ister istemez ayrıcalıklı kılar. "Kozmik alanların bürokratları" ya özellikli siyasi talimat kapsamında çalışırlar ya da siyasetçinin devrettiği kritik yetkiyi kullanırlar.
Onlarla ilgili her türlü iddia ve isnat doğrudan siyasetçiyi bağlar. Bir başka ifade ile iç kabine bürokratlarının görev sınırlarının dışına çıktığı veya hata yaptığı öne sürülse bile bunun muhatabı doğrudan siyaset kurumudur. Adli kovuşturma talepleri dahi siyasetçinin takdirine sunulmak durumundadır.
Gerek KCK soruşturması gerekçe gösterilerek MİT Müsteşarı Hakan Fidan'a, gerekse Uludere olayı nedeni ile Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel ve çalışma arkadaşlarına yöneltilen eleştiri oklarına, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın gösterdiği tepki "devletin işleyişindeki hassas kodlarda" aranmalıdır.

***

Tabii süreç içinde iki mühim gelişme söz konusu olabilir:
1- Birinci husus... Hükümetin vaat ettiği demokrasi standardı ile hayallerindeki Türkiye'yi özdeşleştirmeye çalışan bürokratik ve sivil çevrelerin bir an gelip iktidarla "güç çatışmasına" girme ihtimalidir. Başlanan işlerin yarım kalmaması gerektiğini savunan, buzdağının görünmeyen kısımlarına inildiğini düşünen bu idari-adli kadrolar, siyaset kurumunu "hesapçı, dengeci hatta statükocu" gibi gösterebilirler. Konjonktürden istifade yetkilerini en geniş şekilde tanımlayıp, siyaseti de önüne katıp götürebilecek iş ve işlemlere girişebilirler.
2- İkinci husus... Kamuoyunun gündemini meşgul eden sıkıntılı konuların, kamu vicdanını tatmin edici şekilde sonuçlandırılmaması halinde, o dosyaların kapağının er ya da geç yeniden açılacağı gerçeğidir.
***

Bugün, MİT içinde, terörle mücadele sırasında "eksen kayması" yaşayan personel olup olmadığı veya onların asli görevleri gereği öyle davranmak zorunda kaldıkları ikilemi ısrarla canlı tutulmaktadır.
Aynı şekilde Uludere'de, MİT ve Genelkurmay'ın istihbarat tuzağına düşürülüp düşürülmediği, sivil insanların hedef alınmasında sorumluluğun kimlerde düğümlendiği de kanayan yaraya dönüşmektedir. Zamana ve zemine göre çözüm arayışı ise bilinçli kesimlerce ustaca kullanılmakta, yaranın kabuğu sürekli kanatılmaktadır.
Bu veriler ışığında "Özel Yetkili Mahkemeleri" yeniden yapılandırma projesinin sahipleri ile bu siyasi tercihe itiraz edenler için şu iki tespiti sıralayabiliriz:
1- Herhangi bir güç, kaynağını aldığı asıl gücün ötesine geçerse, muhtemel sonuç bellidir. Karşı güç gösterisi!
2- Böyle durumlarda çare, "demokratik sabırdır."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA