Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

"Her şey ortada" ne demek?

Türk Silahlı Kuvvetleri, literatüre özellikli bir kavram hediye etti:
"Medya üzerinden asimetrik psikolojik harekât!"
Bu tanımlamaya son dönemdeki Genelkurmay başkanlarının tamamı gönülden inandı. Simetrik denge kurmak için medya ile ilişkileri abartan da oldu, fazlasıyla içine kapanan da... Ama bu komutanların hepsinin özgün görüşleri daha sonra dışa vurdu. Bazısı en güvenli ortamlarda yakın çalışma arkadaşlarının gizli kayıtlarının kurbanı oldu. Bazısı bir valilik ziyaretindeki iki kelime beyan ve üç kare fotoğraf üzerinden acımasızca eleştirildi.
Meselenin etkili iletişim politikası, kamuoyu algısı ve imaj yönetimi yönlerine girmeden önce TSK'ya yönelik sertlik dozu yüksek değerlendirmelerin nedenlerine ve arka planına inmek zorundayız.

***

1- TSK, her ne kadar "Milletin Ordusu" da olsa aslında, milletten kopuktu. Lojman yaşamı, askeri kamplar, orduevleri... Tel örgülerin arkasında devam eden hayatlar, "Elitizm" ve "İmtiyaz" gibi algılandı. Bu tabloya salon generalleri görüntüsü de eşlik etti. Yani, genel profil sanıldığı ölçüde halkla iç içe değildi.
2- "Askeri vesayet" olgusu son dönemin sivilleşme ortamında daha çok tartışılır oldu. Kimi, liberal yaklaşımla askerin sistem içindeki yerini çağdaş ülkelerdeki gibi yorumlamaya çalıştı. Kimi, dışlanmanın kızgınlığını yaşadı. Örneğin, çocuğunu askere alırken annesinin başörtüsüne bakmayan komutanlar, aynı anneyi en sade düğün töreninde orduevi kapısından çevirdi. Ve bu çelişkiyi izah edemedi.
3- TSK, kendi iç soruşturma mekanizmalarını işletmeyi yeterli saydı ve aşırı özgüvenle hareket etti. İş ve işlemlerinin geniş kitlelerin sorgulamasına konu olabileceğini yeterince öngörmedi. Askeri açıdan doğru görünen bir olayın insani açıdan yanlış olabileceğini pek hesaba katmadı.
4- "Emekli personel sendromu" da aşılamadı. Bugün televizyonlara çıkıp konuşan emekli generallerin, hangi ukde içinde kalarak Ordu'dan ayrıldığı, gizli veya açık hangi kırgınlığın rövanşını aldığı düşünülmedi.
5- Güvenlik ve terör gibi kritik alanlarda halkın bilgilenme ihtiyacı resmi kanallardan süratle karşılanamadı. Bir emekli binbaşı, F4 uçağının düşürülmesini de, mühimmat deposunun patlamasını da açıklayacak yetkinlikte ekranlara konuşlandı. Kamuoyunda kanaatler oluştuktan sonra yetkili ağızların beyanatları etkinliğini ve samimiyetini yitirdi.
***

Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel'in, Afyon'daki patlama sonrasında, gazetecilerin sorusu üzerine verdiği cevap, "iletişim diline" ilişkin güncel örnek olarak karşımızda.
Org. Özel, "Her şey ortada" derken neyi kastetti?
Geniş kitleler bu ifadeyi, "Fiyasko" itirafı gibi okudu. Oysa o sırada medya "olayın meydana geliş biçimini çoktan tespit etmiş, sorumlusunu bulmuş hatta yargılamasını yapmıştı." Yani, medya için her şey ortada idi. Genelkurmay Başkanı için söylenecek söz kalmamıştı. İşte burası önemli. Genelkurmay Başkanı, medyayla nasıl iletişim kurmalı? Ayaküstü açıklama yapmalı mı? Tabii ki hayır...
Olması gereken "profesyonel iletişim uzmanlarını" istihdam etmek, "askeri sözcü" bulmak. Kastettiğim, "psikolojik harekât uzmanı" değil kuşkusuz. Genelkurmay'ın, gerek 1. Başkan'a danışmanlık yapacak, gerekse medya ve kamuoyu ile ilişkileri yönetecek uzman sivil personel istihdamına yönelmesi yerinde bir karar. Bu yöntem, kadrolu muhaliflerin her vesile ile TSK'ya saldırısını durdurmasa dahi asıl kaygısı habercilik olan gazetecilerin yorum ve değerlendirmeleri için "makul ölçüleri" gözetmesine ve gerçeğe ulaşmasına katkı sağlayacaktır.
"Her eleştiri, yıkıcı tutum değildir, aksine özeleştiri için fırsattır!"

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA