Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Güvenlik yönetimi ve iletişimi...

Sarsıcı olaylar üst üste yaşanınca, kitle psikolojisi de farklı gelişiyor... Bir terör eylemi oluyor, dakikalar içinde örgütün ve faillerin açıklanması bekleniyor. Toplum baskısı ve medya ısrarı karşısında ağzını tutamayan memurun tahmini üzerinden yarım yamalak bilgi paylaşılıyor. Oysa terörist saldırının önlenmesi ne kadar önemli ise faillerin ve bağlantılarının bulunması da en az o kadar önemli.
Savcılık makamının hassasiyetine rağmen soruşturmanın gizliliği de zedelenebiliyor. Neden? Çünkü gerek soruşturma makamı gerekse kolluk güçleri, sıcak olaya odaklandığı için kamuoyu yönetimine yeterince öncelik veremiyor. Kamu diplomasisinin etkin işletilemediği bu durumlarda siyasetçi de doğru anda, doğru bilgi ve duruşla ekrana çıkamıyor.

***


Bu tür şokların atlatılması için iletişim yönetiminde ülke olarak kat etmemiz gereken çok mesafe var. Siyaset kurumu ve bürokrasinin kafa yorması gereken bir nokta da burası. Zaten, bilgi kirliliği ile ortamı zehirlemeye hazır zinde güçler varken, gecikmeli ve eksik açıklamaları yüzünden resmi kurumların toplum nezdinde güvenilirliği erozyona uğruyor. Bugünkü iletişim çağına, sosyal medya şartlarına ve görüntünün yayılma hızına ayak uydurulması gereği giderek artıyor.

***


Çoğu zaman güvenlik birimleri de olayın şoku ve toplumsal reaksiyon karşısında hızla içe kapanıyor ve meseleye sadece savunma refleksi ile yaklaşıyor. Topu karşı tarafa atıyor. Bu kez, geniş toplum kesimleri ikinci üçüncü el duyumlar üzerinden tutum belirliyor. Milletin dayanışma ruhunun tahkim edilmesi ve yönetsel kaos çıkarma planlarının sonuçsuz bırakılması için o ilk anlarda oluşturulan yanıltıcı kanaatin yerleşik hale gelmemesi gerekiyor.

***


Türkiye, "güvenlik yapılanmasını" ve "tehdit önceliklerine göre çalışma tarzını" yeniden inşa etmek zorunda. Parçalı güvenlik ve istihbarat ağı içinde öngörülse bile riskler tam manasıyla bertaraf edilemiyor. Tehdidin dışarıdan geleceğini düşünen, içeride ise asayiş olayları ile lokal terör eylemlerine göre pozisyon alan milli güvenlik yaklaşımı artık çok gerilerde kaldı. Küresel hal alan güvenlik sorunları, tehlikeyi uzakta aramaktan ziyade yanı başımızda olabileceğine işaret ediyor.

***


Ankara'daki üç ayrı terör saldırısının gösterdiği gibi,
Teknik takip bir yere kadar sonuç veriyor, fakat mutlak önleyici olamıyor,
Alan ve adam istihbaratı da ağırlık kazanmadıkça, güvenlik açığı ve risk katsayısı azaltılamıyor,
Ham bilgileri işleme ve analiz noktasında benzer fonksiyonlar icra eden kurumların iş yapma biçimindeki farklılıklar toplumsal ek maliyet yaratıyor,
Emniyet ve istihbaratın, paralel unsurlarca felç edilmesi yüzünden hakikaten sıkıntı yaşanıyor,
Güvenlik zafiyeti oluşmaması için sadece yeni insan bulunması da yetmiyor, yeni anlayış ve yeni kurumsal kodlarla çalışmak gerekiyor,
Ülkemizin, "iç istihbarat-dış istihbarat" ayrımına dayalı, iki ana eksende yol almaya henüz hazır olmadığı görülüyor,
İstihbarat paylaşımına rağmen oluşabilecek güvenlik boşluklarının giderilmesi için istihbarat elemanlarının anlık nokta operasyon yetkisini de düşünmek bir seçenek olarak ortaya çıkıyor.
Aslında, bu hususta yazacak daha çok şey var. Lakin esas olan güvenlik problemlerinin çözülmesi kadar güvenlik problemi üreten dış siyasi alanın tanzimi ile iç uzantılarındaki kabiliyetlerin kırılması!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA