Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

“Köprü pozisyonuna” getirilmek istenen ülke

Yavuz Sultan Selim Köprüsü ile ilgili çok şey yazıldı, konuşuldu. Güzergâhından yapım modeline kadar... Önce şunu belirtelim, 39 ayda tamamlanan 3. Köprü, klasik kamu usulleri ve finansman şartlarında bu kadar kısa denilebilecek sürede işletmeye alınamazdı. Yap- İşlet- Devret yöntemi ile inşa edilen Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nün, araç geçiş garantisi içermesi üzerinde de spekülasyon üretiliyor. Yani, "Kullanmayan da maliyete katlanacak vs..." Şimdi burada gerçekçi bir değerlendirme zorunluluğu ile karşı karşıyayız. Her şeyden önce asgari araç geçiş garantisi bir varsayıma dayanıyor. Köprüden geçecek araç sayısının beklentilerin altında kalması sadece tahminden ibaret. Büyüyen Türkiye'yi, Avrupa ile ticaretin yönünü dikkate alanlar bakımından, Hazine'den araç başına ödeme yapılması ihtimali ya zayıf bir seçenek ya da -eğer gerek olursa- sanıldığı kadar uzun sürmeyecek bir ödeme olasılığı. Asıl sorulması gereken soru başka. "Kamunun tabi olduğu mevzuat, ödenek ve bürokrasi koşullarında 3. Köprü 3 yıl civarında bir sürede bitirilebilir miydi?" Türkiye tecrübesi, kamu projelerinin ortalama tamamlanma süreleri, başlangıç ve bitiş maliyetleri dikkate alındığında bu pek mümkün görünmüyor. O halde, kamunun tek kuruş harcamadığı, sadece "varsayımlar tutmazsa senaryosu" altında belirli garantiler verdiği bir proje mi daha verimli, yoksa kamu ihalesi ile yıllarca sürecek fiyat farkları ile uzayan proje mi? Bu karşılaştırmanın ince hesabı bile 3. Köprü'de yürütülmek istenen negatif kampanyanın kötü niyetli değilse bile abartılı olduğuna işaret ediyor.

***
Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nün hangi şartlarda başlatıldığını ve devam ettirildiğini de hatırlamak gerekiyor. Mayıs 2013'te temeli atıldığında, Türkiye'nin önlenemez yükselişi söz konusuydu. Sonrasında Türkiye, "köprü pozisyonuna" getirilmek istendi. Gezi kalkışması, 17-25 Aralık siyasete müdahale girişimi, istikbal mücadelesine dönen Mart 2014 yerel seçimi, ikinci tura kalması için her türlü oyunun oynandığı ama milletin adamının galip geldiği 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimi. 2015'e sığan iki genel seçim. Tek başına iktidarın kaybedildiği günler. Çoklu terör tehdidi ile direnci kırılmak istenen Türkiye. 1 Kasım 2015'te yeniden tek başına iktidar. Üç hafta sonra Rusya krizi. 2016'da Başbakan ve kabine değişimi. Ve son olarak, FETÖ'nün askeri darbe ihaneti. Anlatırken bile yoran böyle bir ülkeye kim kredi açabilirdi ki? İşte bu noktada iki kurumu -diğerlerine de teşekkür ederek- ayrıştırmak mecburiyetindeyiz. Ziraat Bankası Genel Müdürü Hüseyin Aydın, köprü finansmanının gizli kahramanlarından. Ziraat ile birlikte yola çıkan Garanti Bankası da Türkiye'nin geleceğine güvendi. Kredi paketine katılan 7 banka da köprünün yüklenicisi kadar önemli işlere imza attı. Bankacılığın küreselleştiği, yabancılar onay vermedikçe istense de muslukların açılamadığı günümüz dünyasında milli davranabilen sermayenin değeri çok ama çok büyük...
Bu vesile ile 30 Ağustos Zafer Bayramı'nı tebrik ediyorum. Başta 15 Temmuz şehitleri olmak üzere, vatan için canını feda eden sade vatandaşından güvenlik güçlerine kadar ebediyete intikal edenleri rahmetle yad ediyor, gazilerimize hayırlı ömürler diliyorum. Unutmayalım, Ordu, milletin Ordusu olduğu için var ve bu sayede güçlü!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA