Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NURULLAH GÜR

Jeoekonomik mücadele 2023’te de sürecek

2023 büyük olasılıkla dezenflasyon sürecinin kendini hissettireceği, ama bir taraftan da büyümenin yavaşlayacağı bir yıl olacak. Sıkı para politikası döngüsü küresel büyümeyi belirleyecek

Arap Baharı, Suriye İç Savaşı, Rusya'nın Kırım'ın ilhakı, Akdeniz'deki doğalgaz arayışları, Brexit, Avrupa'da yükselen aşırı sağ, ABDÇin teknoloji savaşı… 2010'ların başından itibaren kademeli olarak artan jeopolitik gerilimler ve siyasi kargaşalar küresel ekonomiyi sıkıştırdıkça sıkıştırdı. Listeye 2020'de koronavirüs salgını eklendi
Salgının ardından küresel ekonomi en azından bir süreliğine rahat bir nefes alır diye umut ediliyordu. Ama işler daha da sarpa sardı. Dünyanın en büyük klişelerinden biri olan 'yeni yılda dünya barışı' dileği, 2022'de duvara tosladı.

2023 SENARYOLARI
Rusya'nın Ukrayna'yı işgal girişimi, sadece 2022'ye değil, 21. yüzyıla damgasını vuracak bir gelişme oldu. Avrupa'nın II. Dünya Savaşı sonrası karşılaştığı bu en büyük jeopolitik risk enerji ve gıda fiyatları üzerinden küresel ekonomiyi vurdu. Zaten salgın döneminde artış eğilimine geçen enflasyon, savaşın ardından iyice fırladı.
Y ve Z kuşakları hayatlarında ilk kez böylesi sert seviyelerde bir enflasyonu deneyimlediler. Dünya, 2022'yi enflasyon ve stagflasyon tedirginliğiyle geçirdi.



2023 de küresel ekonomi için güllük gülistanlık geçmeyecek. Yine de suların biraz olsun durulduğunu görebiliriz. Eğer jeopolitik orta daha da kızışmazsa, enflasyonda en kötüsü geride kalmış olabilir. Başta enerji olmak üzere emtia fiyatları bir nebze de olsa gevşedi.
Tedarik zincirindeki tıkanıklıklar açılıyor. Uluslararası ölçekte taşımacılık maliyetleri geriliyor. Tüm bu gelişmeler, enflasyonun yönünü aşağıya çekmeye yardımcı olabilir. Ama bir taraftan da ekonomik aktivite soğuyor.
Enflasyonla mücadele kapsamında devreye giren sıkı para politikası, kaçınılmaz olarak ekonomik büyümeyi örseliyor. 2022'nin başında küresel ekonominin 2023'e dair büyüme beklentisi yüzde 3.8-4 civarındaydı. Şu sıralar bu beklenti yüzde 2.5-3 bandına geriledi. 2023 büyük olasılıkla dezenflasyon sürecinin kendini hissettireceği ama bir taraftan da büyümenin yavaşlayacağı bir yıl olacak.
Rusya-Avrupa-ABD üçgenindeki jeoekonomik mücadelenin enerji piyasası üzerinde oluşturabileceği baskılar, küresel enflasyonun düşmesinin önündeki en büyük risk. Sıkı para politikası döngüsü ise küresel büyümenin en kritik belirleyicisi olacak gibi görünüyor.

TARİHİ KIRILMA NOKTASI
Kısa vadede etkisi çok hissedilmeyecek olsa da 2023'ün tarihi bir kırılma noktası olarak hafızalarda ayrı bir yeri olabilir. Çin yaklaşık 1750'lerden bu yana dünyanın en kalabalık nüfusuna sahip ülkesi konumunda. Yüksek nüfus, 1978 sonrasında kademeli olarak küresel ekonomiye entegre olmasıyla birlikte Çin'in çok işe yaradı. Kırsaldan sanayi merkezlerine göç eden yoğun nüfus ve bunun sağladığı düşük ücret seviyesi Çin'i "dünyanın fabrikası" yaptı. Dünyanın dört bir yanından sanayi yatırımı çeken Çin; kalemden füzeye, iğneden çipe, bisikletten otomobile aklınıza gelebilecek her ürünü kalabalık nüfusu sayesinde ucuza üretti. Çin'in dünyanın en kalabalık nüfusu olma özelliğini 2023'te Hindistan devretmesi bekleniyor. Tahminlere göre, Hindistan bu yıl Çin'i geçecek.



Çin'in nüfusu önümüzdeki yıllarda yaşlanamaya ve azalmaya devam edecek. Nüfus, 1.4 milyardan 860 milyona kadar gerileyecek. Hindistan'ın nüfusu ise 2060'lara kadar artmaya devam edecek. Bu, özellikle küresel sanayi açısından oldukça önemli bir gelişme olabilir. Zira, Batılı ülkeler küresel üretim merkezi olma noktasında Çin'e alternatifler arıyorlar.
ABD ile Çin arasındaki diplomatik ve ekonomik güven son yıllarda büyük yara aldı. Önce ticaret/teknoloji savaşı ardından koronavirüs salgını iki devi birbirinden uzaklaştırmaya başladı. Avrupa da Çin ile ilişkilerinde ciddi bir revizyonun eşiğinde. Batı, Çin'in bir noktada Tayvan meselesinde agresif bir tutum sergileyeceğini baz senaryo olarak kabul etmiş durumda. Bu saatten sonra Çin'e olan bağımlılıklarını mümkün olduğunca azaltmaya çalışacaklar.
Hindistan, Batı için Çin'in en büyük alternatiflerinden biri. Üretimde rotayı Hindistan'a çevirmeye çalışan küresel şirketlerin sayısı artıyor. Yüksek nüfus ve ölçek ekonomisi açılarından Hindistan'ın avantajları var. Ülkenin beşeri sermayesi akranlarına göre güçlü. Ama Hindistan'ın Çin'in bire bir alternatifi olması mümkün değil. Köklü bir demokrasi geleneğine sahip olsa da Hindistan'da karar alma mekanizması oldukça verimsiz işliyor. Yönetişim zayıf; siyaset oldukça popülist.
Hindistan 'erken sanayisizleşme' probleminden muzdarip. Yani henüz tam anlamıyla kalkınmadan ekonomik yapı sanayiden hizmetler sektörüne doğru kaydı. Bu da verimlilik, ihracat ve istihdam gibi alanlarda Hindistan'ın kendi potansiyelinin altında performans sergilemesine neden oluyor. Hindistan'da çok katı bir kast sistemi var. Çin'deki gibi fabrikalarda insanları belli bir disiplinde çalıştırmak kolay olmayacaktır. Hindistan'dan bir şeyler çıkabilir ama bir Çin çıkmaz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA