Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖNERİ-YORUM ŞEREF OĞUZ

Yeni yol eski ayakkabı

Demokratik Açılımın Siyasal ve Olası Ekonomik Etkileri programı için Diyarbakır' dayız. Diyarbakır Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Galip Ensarioğlu kürsüden katılımcılara sesleniyor; "Kürt sorunuyla ilgili kalıcı çözüm geliştirebilmek için çalışmak gerekiyordu, biz de tam olarak bunu yapıyoruz."
Açılımın hayatla ilişkilendirilmesi noktasında ekonomi, bana göre en önemli araçlardan biri. Nitekim bu amaçla oradaydım ve "olası ekonomik etkiler" konulu panelde, kendi bilgi koridorumdan görüşlerimi aktardım.
Öncelikle açılım ile murat edilen "huzur ve güven ortamı" şart olduğu fikrine katılıyorum. Fakat bu; "gerek şart"tır yalnızca. Yeter şart; güvenin oluşacağı yakın gelecekte bölgenin ekonomik aktörlerinin kendini yeniden pozisyonlanması zorunluluğudur.
Zenginlik ve sermaye, bir bölgeye, yalnızca "güven oluştu" diye gitmiyor. Sinop'ta terör yoktur, Çanakkale Batı'nın burnunun dibinde üstelik deniz sahibidir ama geri kalmışlık bahtını aşmış değildir.
Küresel kriz sonrası bizleri bekleyen yakın geleceğe bakıyoruz; ekonomik genişleme, kaçınılmaz görünüyor. Yeni ekonomi yükseliyor ve bilgi yolları; bölge tarihini oluşturan İpek Yolu'ndan çok farklı dinamiklerle akıyor.
Ayrıca yerel kaynaklar kullanılarak kendi kabiliyetleri üzerine yeşerecek bölge ekonomilerinden söz ediyoruz.
Bu eksenden bakınca açılım sürecinde bölgeyi bekleyen belli başlı fırsatları tanımlayabiliyoruz. Öncelikle Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı teşviklerini iyi okumak ve bunu Türkiye'nin bölge dışındaki zenginlik odaklarına da anlatmak gerekiyor. Yalnızca kamudan yatırım beklemek değil fakat aynı zamanda özel sektör, STK'lar ve üniversite ekseninde yeni iş ve işbirliği modelleri geliştirmek şartı var.
Yarının dünyası için bugünden geliştirilecek yeni işlerin stratejisini Ankara değil, bölgenin entelektüel sermayesi yaratabilir ancak. Suriye, Irak, İran vs. gibi bölgenin iş imkanları ile Batı'nın mal ve hizmetini buluşturmak ancak "mal ve hizmet koridoru" imkanına hizmet eder.
Fakat bölgedeki asıl zenginlik, bu mal ve hizmetin "yerinde" üretilmesinden geçer ki bu da yeni iş yaratma sonucunu doğurur. İşsizi böylesine "toplumsal bomba" olan bölgenin, açılımdan umacağı öncelikli fayda da bu olmalıdır.
Olası tehditler manzumesine bakıyoruz; bölgesel kalkınmanın bölge kalkındırmadığı tarihi gerçeği varken kamu yatırımı beklemek ve "güven"e fazlaca güvenmek, bu "yeni yolda, eski ayakkabılarla yürümek" yanlışını çağrıştırıyor bize. "Herkesten iste, verenden daha çok iste" odağındaki şark kurnazlığı da açılım sürecinde bizlerin sorgulama menzilinde olmalıdır.
Neticede yeni ekonomik düzende süreçleri, ilişki süreçleri, iletişim süreçleri ve daha önce var olmayan bilgi süreçleri, bambaşka bir "mülkiyet, paylaşım, üretim, katma değer" tanımları sunmaktadır. Mesela bölgenin tarihi mirasına dayandırılan "turizmin canlanması" ezberinde "eski ayakkabıyla" yürüdüğümüzde, "ören yeri bekçiliği turizmine" varıyoruz ve günde 80 $'lık para bırakan turistleri görüyoruz. Oysa bölgenin kendi turizm alt stratejileri üzerine bina edilmiş, "turiste günde 1000 doların üzerinde harcama yaptıracak" modellere ihtiyaç var ve bunları bölgedeki girişimciler geliştirmek zorundadır.
Mesela Diyarbakır'ın burnunun dibinde koca bir üniversite vardır. Akdamyası, Dicle Nehri'ni geçi, "gelecek sorunlarının entelektüel tarlası" olamamaktadır. PKK'yi dahi yabancı bilim insanlarından öğrenebiliyoruz. Yalnızca PKK'yi değil, koruyamadığımız Diyarbakır karpuzunu, bölge tarihini, fauna, flora ve doğal kaynak varlığını, insan kabiliyet envanteri ve gelişim alanlarını da bilmiyoruz. Mesela ben Tahran Erdem'in panelde sunduğu "biz kimiz?" başlıklı araştırmayı görene dek "Kürtlük" hakkında yığınca niteliksiz kanaatin kirletici baskısı altındaydım.
Bu açılım süreci başarılı olup, güven ortamını yeşerttiğinde bir "bayram havası" oluşacağı doğrudur. Fakat bayram temizliği, bayram günü yapılmaz. Ekonominin atılması gereken adımları için bugünden "akılcı çalışma" olmadıkça, sürdürülebilir kalkınma ve güvenden söz edebilir miyiz?
Doğal kaynağı, gelecek fırsatları, sosyolojisi, şirketleşme refleksleri ve girişimci kimyası gibi konuları şimdiden kotarmadıkça yeni yol, eski ayakkabılarla arşınlanıyor demektir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA