Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖNERİ-YORUM ŞEREF OĞUZ

Kâr mı ciro mu?

Elimizde dün açıklanmış 2 veri var; İlki, dış ticarete dair. Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, 2010'un ihracatta artışla başladığını duyuruyor. Ocak ayında ihracatımız %12.2 artışla 7.9 milyar $ oldu ve bu yıl için öngörülen 107.9 milyar $'lık hedefin aşılacağını söylüyor. Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mehmet Büyükekşi, bu veriyi, ekonomide iyiye giden genel gidişata gösterge yapıyor ve bu durumu; "Siyaset ile ekonomi eksenlerinin birbiriyle son derece entegre bir biçimde yönetilmesine" bağlıyor.
Bir diğer veri; enflasyona dair ve Ocak'taki %2.6'lık artışla yıllık bazda perakende endeksinde %11.9'luk fiyat artışına dair. Bu verilerin yanı sıra IMF Başkanı Strauss- Kahn'ın küresel ekonomiye dair son açıklaması geliyor; "hızla düzeliyor ancak düzelme halen kırılgan." Kısaca düzelmenin hızının "beklenenden yüksek" olması ile bu iyileşmenin kalitesi (kırılganlığı) arasındaki farka işaret ediyor.
Enflasyonda çift haneli rakamlar, öteden beri beni tedirgin etmiştir. Zira %152'lik şok oranları yaşayan bir ekonomi gazeteciliği kuşağından geliyorum ve enflasyondaki tırmanma eğiliminin, "bizi bekleyen sonuçları itibarıyla" hiç de neşeli olmadığını biliyorum.
IMF Başkanı'nın "hızdan ziyade iyileşme kalitesine" dikkat çeken mesajını, Bakan Çağlayan'ın ihracat rakamlarıyla birlikte ela alınca aklım hep şu ikileme takılıp kalıyor; Kâr mı ciro mu?
TİM'in de Bakan'ın da ihracat başarısına gösterge olarak yalnızca ciroyu referans almaları, ne derece doğru bir yaklaşımdır? Düşünsenize, cironuz yüksek ancak kârlılığınız düşük.
Dostlar alışverişte görsün misali; yüksek ciro yapıyor ancak kâr edemiyorsunuz.
Anadolu'da bir söz vardır; "Kârsızlık, arsızlıktır" diye.
Ticaretinizden kâr etmiyorsanız, üretimden satışlarınız çok yüksek dahi olsa bir süre sonra küçülmek zorunda kalır ve o eski yüksek cirolara da veda edersiniz.
Yıllardan beri "kazandırmayan ihracat için" kopardığımız alkış tufanlarını hatırlayın. İhracat hacminin rekor üstüne rekor kırmasıyla övünüyorduk. Ancak bu ihracat rakamının (ciro) Türkiye'ne net olarak ne bıraktığını (kâr) asla sorgulamadık.
Sanayicilik, "bir şeyden çok üretmek" olarak tanımlanırsa, ciro tek başına hiçbir şeydir. Kâr etmeniz gerekir. Eğer kâr yoksa, bir sonraki dönemde yüksek ciroları gerçekleştirmek için gereken kaynağı yaratmamış olursunuz. Bugün düşük kârlar artık sadece ihracatçının değil, tüm sanayicilerin ve ticaret erbabının baş belası durumundadır.
Ülkenin rekabet avantajı yaratabilmesi için daha kârlı işlere daha çok kazandıran alanlara ve daha nitelikli mal ve hizmet üretimine ihtiyacı vardır.
Yüksek ciro "gereklidir" ancak "yeterli" değildir. Yeterli olan; dış ticaretinden kârlı çıkan ülkelerin peşinde olduğu; "nitelikli mal ve hizmet ihracatı" oranıdır.
Dünkü açıklamasında Bakan Çağlayan'ın "pazar çeşitlendirmesini de arttırarak..." vurgusu buna, "ihracat cirosu" müjdesinden daha anlamlı geliyor.
Üstelik sorun, yalnızca pazar çeşitlendirmesi değil, ihracata konu olan mal ve hizmeti üreten sanayimizin dönüşümündeki "ağır aksak" tempodadır.
Herkesin "dilinde" olan anca "kuvveden fiile henüz geçemeyen" inovasyon, ar-ge, buluşçuluk gibi "nitelik arttırıcı" eylemlerin, hızlanarak sürmesi gerekiyor.
Ne yazık ki pek çok holding ve saygın işletmemiz, patronundan orta kademe yöneticisine dek bu "ciro cazibesi"nden kendini alamıyor. Müdürler cirolarına göre terfi ettiriliyor, patron cirosuyla övünüyor. ISO, "500 Büyük şirketi" cirosuna göre sıralıyor.
Oysa kârlılık sıralaması ve ortalama kâr marjlarına baktığımızda "sürdürülebilir kârlılık" kavramından çok uzakta olduğumuzu görüyoruz.
Yüksek ciroya odaklananlar, bir süre sonra "yıkıcı fiyat rekabeti"nin tuzağına düşüyor. Yüksek ciro yapacağım diyerek "maliyet" faktörünü ihmal eder ve "yok pahasına" hatta "üretim maliyetinin" altına fiyatlara göz yumarsınız.
Daha sonra da "bu kadar yüksek ciro yaptım ama kâr edemedim" mazereti sizi kurtarmaz.
Kâr mı ciro mu? Yüksek ciro gereklidir ama kârlılık şarttır.
Aksi halde ülkemizde veya işletmemizde yaratılan değeri, yok pahasına yurtdışına, başkasına ve işletmenin dışına aktarmış olursunuz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA