Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖNERİ-YORUM ŞEREF OĞUZ

Türkiye'nin cazibesi

Çok değil 10 yıl önceki tabloyu hatırlıyorum: Bir yandan notumuzu kırıyor öte yandan yüksek faiz + düşük vade ile borçlandırıyorlardı.
Borçlanma ihtiyacımızı istismar edip, Vadeyi aylara indiriyor, faizi de "Libor + Kıbrıs", "Libor + imtiyaz" edepsizlik düzeyine çıkarabiliyorlardı.
Bazen "şu 2001 krizi iyi ki oldu" diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Bu girdaptan çıkarken çok zayiat verdik fakat bugün gelinen noktaya bakınca "buna değdi" diyebiliyorum.
Dün bizi finansal krize gömen Batı'daki duruma bakın; İspanya ancak Libor + Futbol, Yunanistan; Libor + Adalar maliyetiyle borç yakarışında...
Akbank'ın 1 milyar $ borçlanmak için çıktığı 5 yıllık dolar cinsi tahvil ihracına 3 milyar $ talep gelmesi, ülke performansımıza yeni bir ölçüt oluşturuyor.
Kamu bankalarımızdan Halkbank'ın sendikasyon alması da benzer yüksek kredibilite performansını ortaya koyuyor.
Bugün Türkiye'nin yakaladığı bu trendin, durgunluğun pençesindeki Avrupa için "kaçırılmayacak fırsat" doğurduğu ortada.
Ancak, bu bizim için de "kılı kırk yararcasına" hassas davranılması gereken bir dönem anlamını taşıyor.
Yabancı bankalar için iştah açıcı hale gelen Türkiye, büyümenin finansmanında avantaj sağlamış durumda.
Ancak "ışığı gören gelmiş" rehaveti başlarsa, küresel spekülatif sermayenin "sıcak para cenneti" haline de gelebiliriz.
Türkiye'nin son dönem performansı, yabancı kredilerin "nicelik" sorununu çözdü.
Şimdi sıra bu kredileri faydaya dönüştürme sürecindeki "niteliğe" dikkat etmeye geldi.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA