Yollar, ekonominin kan damarlarıdır. Dilediğiniz kadar kan üretin, eğer bunu taşıyacak damarlarımız yoksa, sağlıktan söz edemeyiz.
Türkiye, her yeni kuşağı, bir öncesinin üstüne "zenginlik" katan bir süreçten geçiyor. Bugün şirketleri kuran "babalar" ve bunları geliştiren "oğullar" sonrasında, daha iyi eğitim almış, interneti bilen, küresel rekabeti tanıyan "torunlar" yönetimi ele almaya başladı.
Her kuşak bir önceki çıtayı yukarı taşıyadursun, üçüncü kuşağın geri gittiği yegâne ilimiz; İzmir. Bunun sosyokültürel şartları bir yana, İzmir'in su yolu dışındaki "erişilebilirliği", göreceli olarak diğer illerimizin gerisinde...
30 yıl öncesinde "Enternasyonal Fuar" ile Türkiye'nin Batı'ya açılan kapısı ve modern yüzü olan İzmir'in, yeniden şahlanışa geçmesi açısından dün temeli atılan dev proje, bir kırılma noktası oluşturacak.
Küresel finans merkezi olma yolunda hızla ilerleyen İstanbul'un, 3.5 saat gibi bir mesafede İzmir'e bağlanıyor olması, bir kentin kaderini değiştirecek.
Bugün, aracın cinsine bağlı olarak 8-10 saat arasında ulaşılan güzergâh, 60 ay sonra 3.5 saatte aşılabiliyorsa, İzmir'den İstanbul'a göçen sermayenin de tutumunu değiştirebilecek. Yalnızca İzmir değil, fakat aynı zamanda Körfez'in köprüyle geçilecek olması, bu güzergâh üzerindeki bölgeleri, başka bir "ekonomik zenginliğe" taşıyacak. Başbakan'ın sözleşmede öngörülen 7 yıllık yapım süresinin kısaltılması talebi üzerine, Oğuz Çarmıklı'nın "5 yılda tamamlanacak" sözü vermesi, bu açıdan son derece önemli.
Ülkenin ekonomi merkezlerinden Bursa'nın halen 3.5 saat olan ulaşım süresinin 1 saate inmesi, tarım ve otomotiv sektörleri için "altyapı bonusu" gibi bir etki yaratacak. Doğu-Batı aksında TEM ne kadar önemliyse, Kuzey-Güney aksında İzmit-İzmir Otoyolu, o kadar önemli ve stratejiktir.
