Gelecek bilimcilerin 2036 ajandasında ekonomiye dair ilginç sorgular var: Çin, ABD'nin hasılasını aşabilecek mi?
BRIC (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin) ülkeleri G-7'yi geçebilecek mi? Avrupa Birliği ve Euro varlığını sürdürebilecek m?
Önümüzdeki çeyrek asır, bu ve benzeri soruları şimdiden merak ededursun, Türkiye'nin ancak 2023'e dair "resmi gelecek tahminleri", böylesi sorgulardan hâlâ çok uzak.
OECD'nin, IMF'nin, Dünya Bankası veya Birleşmiş Milletler'in "60 yıldır kullanılan" değerleriyle ölçmeye alıştığımız "Türkiye'nin gücünü", yalnızca yıl sayısını artırıp ve "büyüklükleri değiştirerek" ifade ediyoruz.
Oysa kapısında durduğumuz AB'nin varlığını, Avrupalılar dahi sorgulamaya başladı. Bundan 20 yıl önce zenginliğin ölçüsünü GSMH'den alan yaklaşımların yerini bilgi toplumu parametreleri alınca, dünya ülkelerini algılama penceremiz de değişmiş, daha önce "zenginler kulübünde" olmayan yeni ülkeleri farketmiştik.
Kredi notumuzun "her halükârda yatırım yapılabilir" düzeyine ramak kalması, küresel yelpazesindeki "geleneksel konumun" da değiştiğinin işareti...
Eğer temel bazı hataları yapmaz, endüstriyi dönüştürebilir ve kalkınmayı sürdürülebilir kılar isek, not düzeyi dışında da değişimlere tanık olabileceğiz.
Göç verenden göç alana, vizelenenden vize uygulayana, BRIC tanımından Türkiye'nin de içinde yer aldığı BRICT tanımına zihnimizi hazırlayalım.