Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖNERİ-YORUM ŞEREF OĞUZ

Neyi, kime tanıtıyoruz?

Her ne yapıyor olursanız olun, eğer buna dair "farkındalık" yaratmıyorsanız; başarı sağlanamıyor. Farkındalık ise tanıtım ile mümkün.
İster reklam, ister halkla ilişkiler deyin, iletişimi doğru dürüst yapılmamış her proje, başarısızlığa mahkûmdur. Nitekim iletişim disiplini, 4 temel hedefi, iç içe ve bir strateji odağında başarı getirebiliyor; farkındalık yaratmak, katılım, ikna ve eylem.
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), kendine bağlı birliklerde "tanıtım grupları" kurarken kendine; "2023'te 500 milyar dolarlık ihracat" hedefi koymuş. Amaç net; Türkiye'nin üretimini tanıtmak.
Peki hedef kitle kim? Bu üretimi pazarlayacağımız ülkeler, insanlar, ticaret bölgeleri, fuarlar vs.
Bu açıdan bakınca tanıtım fikrini "parlak" ve "yerinde" buluyorsunuz.
Ancak hayata geçirme sürecinde tanıtım için harcanan kaynakların "verimi" bir başka tartışma konusu yaratıyor. "Aganigi" ile fındık, "tıkır tıkır" ile makine varlığımızı, sağır sultana dahi duyurduk.
Fakat "sağır sultan", doğru hedef kitle midir? Şimdi bu sorgulanıyor.
Tanırım bütçeleri, harcamalara sınırlama, bakanlığın yurt dışı tanıtım gezileri finansmanı derken, "iç-dış tanıtım dengesi" yeni bir tartışma konusu olarak karşımızda duruyor.
Kültürden sanata dek her alanda bizdeki "uluslararası..." ibaresiyle başlayan her etkinlik, genelde iç tanıtım odaklıdır. "Sen, ben, bizim oğlan" ile yapılan bu etkinliklerin amacı da "kendimiz çalıp kendimiz söylemek" döngüsüne sıkışmıştır.
Oysa iş hedeflerine hizmet etmeyen tanıtımın "israf" olduğu aşikardır.
Hazır "tantım gruplarının bütçeleri" tartışılırken, gelişmiş ulusların geliştirdiği metodolojileri kullanmak, akla yakın değil midir?
Belli ki tanıtımsız olmayacak. Fakat bu tanıtımın veriminden mutlu değiliz. O halde bu işin akîl adamları biraraya gelse ve şu 3 temel soruyu kendine sorsa; "iş hedeflerimiz nedir, bu kapsamda iletişim hedeflerimiz nedir, performansımızı hangi başarı faktörleri ile ölçeceğiz?"
Şükür ki halkla ilişkiler disiplini bize yapılan her etkinliğin ölçümlenmesine imkân veriyor. Medya analizinden algı araştırmalarına dek onlarca metot, başarıyla uygulanıyor.
İç/dış tanıtım oranını tartışanlara da Pareto'nun ünlü "80-20 kuralı"nı hatırlatmakta fayda var; "%20 ile içe dönük farkındalık %80 ile de dışa yönelik tanıtım..."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA