Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖNERİ-YORUM ŞEREF OĞUZ

Bilgisizlik ilgisizlik

İkisi de kötü... Hem bilgi eksik hem de bilgiye ilgi yoksa sonuç felâket... İşimizi, hayatımızı, genelde bize amaçsızca ezberletilen bilgilerle yürütmeye çalışmak, çoğu kez hem zaman hem de kaynak israfına yol açıyor. "Bildiği işi yapmak" ve "işi, bildiği gibi yapmak" önemlidir de...
Yeterli değildir.
Su, gübre ve tohum ile toprağın ilişkisini, kendinden öncekiler bir şekilde kurmuş diye, bu bilginin üzerine yenisini eklemek, aklımıza dahi gelmiyor. Yılın 7 ayını beslediği karasığır için harcayan çiftçi, daha az zamanda daha fazla süt alabilmek için, başkalarının ürettiği bilgiden yararlanabileceğini düşünemiyor.
Değişen şartlar içinde ortaya çıkan yeni sorunlarla baş edebilmek için, bilgiden yararlanabileceğimize dair "refleksimiz" yok. Her ne iş yapıyor olursak olalım, o işi "mükemmelleştirmenin" bilgiden geçeceğine inanabilsek, gerisi geliyor.
Ürettiği ürünün doğasından ve pazardaki rekabetten bunalan bir işadamının yakınmasını hatırlıyorum. Söylediği, artık yer demir-gök bakır olduğu ve bu işin sonunun geldiğiydi. Oysa işinin tıkandığı noktayı aşmada, araştırma, geliştirme, bilgiye dayalı karar üretme süreçlerini oluşturabilirdi.
Burada dikkatimi çeken, genel refleksin, "söylenme" ve "sızlanma" yüzünden, "bilgiye" akamadığıdır. Bir başka bilgisizlik türü de "bilgiyi yanlış tanımlamaktan" kaynaklanıyor. Bilgi teknolojileri modası başladığından beri, ortalıkta "bilgi yönetimi" diye bir geyik dönmeye başladı.
Oysa ortada bilgiden çok bilgisizlik varsa, mevcut sistemlerinizle, bilgisizliği örgütlersiniz. Bugün Türkiye'de pek çok kurum, yukarıdaki tanımı doğrulayan laboratuvar gibi. Müzmin sorunlarımızın ortak paydasında hep aynı eksik yatıyor: Bilgiye ilgisizlik...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA