Nereden nereye? 1960'larda futboldaki sol söylem, yoksul halkı uyuşturmasıydı.
Bugün futbol "lisan, iletişim aracı ve ekonomi" demek. Sermayesi, tribündeki seyirci. Aslolan, futboldaki fair (centilmen) ruhu... Açıkçası futboldan bahsedebilmek için centilmenlik şart.
Centilmenliğin olmadığı yerde futbol endüstrisine dönüşemiyor. Denetlenemeyen kulüpler, şeffaf olmayan bütçeler, izlenemeyen para hareketi derken, futbol endüstrisinde ahbap çavuş ilişkisi sürüp gidiyor.
Türkiye, futbolda devrimi 1990'da yaptı. Rahmetli Özal'ın ve parlamentonun Türkiye Futbol Federasyonu'na hediyesi olan 3813 sayılı yasa, futbolun milâdı sayılıyor. Yasa futbol dünyasına mali, idari, hukuki özerklik sağladı.
Hazırlanmasına ise spor adamı Şenes Erzik öncülük etti, futbolu dönüştürdü.

***
1998'e kadar herşey yolunda gitti. İşte bu tarihten sonra akış değişti. Sırtını siyasetçiye dayayıp güç elde etmek isteyenler yasayı yozlaştırdı, yasa kadük edildi. Bu da federasyonda sürekli genel kurulun yapısının değişmesine yol açtı. Ve bundan Kulüpler Birliği Vakfı hep kârlı çıktı. Adeta federasyon teslim alındı. Kulüp başkanları federasyon başkanı gibi davrandı.
Bu sayede otorite boşluğu doğdu, sistem kilitlendi ve bugüne gelindi. İşte şike olayının içyüzü.
Son sözümüz şu: Ey spor kamuoyu. Önce sistemi kavra, sonra Türk futbolunun itibarını koru!