Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKUR TEMSİLCİSİ İBRAHİM ALTAY

Gözetlenme korkusu ve medya

Sosyal medya ne kadar güvenilir bir haber kaynağıdır?
Bu sorunun cevabını şöyle vermek mümkün:
Bütün haber kaynakları kadar...
Yine de sosyal medya kaynaklı haberlerin günlük akış içerisinde giderek artan bir ağırlığa sahip olduğunu görmekte yarar var. Bu ağırlığın 'özgün haber üretme zorluğu' yaşayan gazeteciliği kopyala yapıştırcılığa sürüklediğini de.
Güncel bir örnekle açıklayalım:
Günaydın muhabirimiz sevgili Merve Yurtyapan, sosyal medyada Sinem Kobal adlı ünlü oyuncunun hayranları tarafından paylaşılan bir fotoğrafa rastlıyor.
Fotoğraf, Kobal'ı metroda yolculuk yaparken gösteriyor.
ABD gibi ülkelerde Hollywood yıldızlarının toplu taşıma araçlarını kullanmaları tabloid gazete ve sitelerde haber olur. Bizde niye olmasın, değil mi?
Fotoğrafı Yazı İşleri'yle paylaşıyor.

Metro hikâyesi

26 Şubat 2014 tarihli Günaydın'ın sürmanşetinde başlayıp biten haberin başlığı: Metrolu Hayat.
Okuyalım: "Arda Turan'la ayrıldıktan sonra (anlatım bozukluğu var) kendine yeni bir hayat kuran Sinem Kobal, Ataşehir'deki evini Levent'e taşımıştı. Ünlü oyuncu, önceki gün de Metro'da yolculuk yaparken görüldü."
Resimaltı yazısına bakarsak: "Kobal, meraklı bakışlardan kaçmak için sürekli telefonuyla oynadı." Olay burada kalsaydı tartışmamız 'haber değeri' ve 'özel hayatın gizliliği' ile sınırlı olurdu, ama kalmadı.
Sinem Kobal ertesi gün fotoğraftaki kişinin kendisi olmadığını açıkladı.
Bunun üzerine Günaydın'da yine ilk sayfada, ama sayfanın altlarında, şu haber yayımlandı: Metro Esprisi (27 Şubat 2014).
"Sinem Kobal, sanal alemde dolaşan ve kendini (kendisini) metroda gösteren fotoğrafla ilgili (olarak) "Resimdeki ben değilim" dedi.
Kobal'ın Instagram'da yaptığı açıklama üzerine bir tanıdığı "Ama kadın sana benziyor ha ha!" diye espri yaptı."

Teyit edilmeliydi

Dostlarımızı üzmeden burada yapılan hataları anlatalım:
- Fotoğrafa rastlayan muhabirimiz Sinem Kobal'ı arayarak teyit etmeliydi.
Bu tür durumlarda ünlülerimizin endişelenme, agresifleşme ve inkâr etme eğilimi taşıdıkları öne sürülebilir ama gazetecilik bilgiden ve kamu yararından emin olmayı gerektirir.
- Haberin hatalı olduğu bilgisi ilk günkü gibi sürmanşetten verilmeli ve ilk günkü gibi imzalı olmalıydı.
'Yakınları bile benzetmiş' gibi savunmacı yaklaşımlara girilmemeliydi.
- Sosyal medyada kullanılan kırık dökük jargonun, gazete diline sızmasına izin verilmemeliydi.

Fotoğraf kimin?

Geliyoruz olayın bir başka boyutuna.
Fotoğraftaki kişi Sinem Kobal değilse kim? Onun kişilik hakları ve özel hayatının gizliliği ne olacak?
Sorunun cevabı Okur Temsilcisi'ne ulaşan bir mektupta saklı:
".... linkinde bulunan haber doğru değildir. Fotoğraftaki kişi haberde belirtilen kişi değil, eşimdir. Lütfen haberdeki fotoğrafı acilen kaldırır mısınız?" (Engin E.)
Okurumuz haklı.
Gazetecilik, ünlü olup olmadıklarına bakmaksızın bütün vatandaşların kişilik haklarına aynı saygıyı göstermeyi gerekli kılar. Özellikle böyle bir durumda. Fotoğrafı yayımlanan kişi Sinem Kobal'dan daha az önemli değildir. Bir fotoğrafın kişinin izni olmaksızın çekilmesi ve yayımlanması yanlıştır.
İkinci kez yayımlanması daha büyük bir yanlıştır. Derhal kaldırılmalıdır.
Gelin görün ki Günaydın bir sonraki gün yaptığı 'tashih' haberinde aynı fotoğrafa bir kez daha yer vererek bir bakıma hatasını yinelemiştir.
Engin E. Adlı okurumuz da haklı olarak bir kez daha ve daha güçlü bir biçimde itiraz etmiştir.

Gözetlenme korkusu
Şöyle bir savunma geliştirilebilir: "Fotoğrafı çeken biz değiliz. Biz zaten aleni hale gelmiş bir görseli yayımladık." Ne yazık ki geçersiz bir savunma.
Aleniyet kazanmış bile olsa bir materyalin gazetede yer alabilme şartları bellidir.
Bu durumda o şartların hiçbiri gerçekleşmemiştir.
Gizli dinlemeler, tapeler, kamera kayıtları derken gözetlenme korkusu trajik boyutlara ulaştı. Bu korku sadece devletten ve çetelerden değil sıradan vatandaşlardan da besleniyor.
Araç kameraları, güvenlik kameraları, kameralı gözlükler, cep telefonları derken mahremiyet alanımız giderek daralıyor.
Bir sözüm ona 'hayran' hiçbir ahlaki kaygı gütmeden metroda gördüğü ünlünün fotoğrafını çekip sosyal ağlara yükleyebiliyor.
Üstelik fotoğrafını çektiği kişi zannettiği kişi olmayabiliyor.
Vatandaş gazeteciliği evet önemlidir ama sosyal medya Münir Özkul'u ve Ara Güler'i ölmeden önce öldüren, Gezi olayları sırasında çeşitli gazetecilere "Ankara'da bir kız TOMA'nın paletleri altında ezilerek öldü; adı: Aylin" dedirten bir tezvirat kaynağına dönüşebiliyor. 17 Aralık operasyonundan sonra olduğu gibi bir propaganda mekanizması olarak kullanılabiliyor.
Gazeteci arkadaşlarımızın dikkatli olmasında; bu kuşatılmışlık hissine katkı yapmamasında yarar var.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA