Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

Sol, Necip Fazıl'a, Said-i Nursi'ye sahip çıkar mı?

Hafta sonu Ankara'da AK Parti'nin olağan ve DTP'nin Olağanüstü Kurultayı yapıldı.
Sabah gazetesinin Ankara Temsilcisi Okan Müderrisoğlu ile birlikte Cumartesi AK Parti'nin, Pazar da DTP'nin kongresine gittik.
Biri "Kürt açılımı" ya da demokratik açılım sürecinin başlatıcısı öteki de Kürt sorununun siyasal platformdaki en güçlü muhatabıydı.
İki partinin de aynı zaman diliminde kongrelerini yapıyor olması ister istemez ne söyleyeceklerini önemli kılıyordu. Dahası barış iklimine yeni bir katkı verip vermeyecekleri merak ediliyordu.
AK Parti'nin sürece nasıl yaklaştığını Genel Başkan ve Başbakan Erdoğan'ın gerçekten etkileyici ve kucaklayıcı kongre konuşmasıyla gördük.
Sıra "muhatap" DTP'deydi.
Bu merakla DTP kongresinin yapıldığı Selim Sırrı Tarcan Spor Salonu'na gittik.
Doğrusu devlet desteği bile almayan DTP kongresini, kongre düzeni ve ortamı açısından AK Parti ile kıyaslamak haksızlık olur. Şu kadarını söylemekle yetinelim; DTP'nin kongre salonundaki klimalar çalıştırılmadığı için inanılmaz boğucu sıcak bir hava vardı.
Arada fiziki olumsuzluk farkı vardı ama asıl çarpıcı farkı siyasal yaklaşımdaydı.
Bu nedenle DTP Genel Başkanı Ahmet Türk'ün konuşmasını dikkatle dinledim ve DTP'lilerle sürece nasıl baktıklarını konuştum.
Türk'ün şu tespitleri dikkat çekiciydi:
"Burada şunun altını kalın çizgilerle bir kez daha vurgulamak istiyorum: Kürtlerin dilsel, kimliksel, kültürel hak talepleri üniter yapıyı daraltmaz, sınırlandırmaz. Türk yurttaşlarımızın temel hak ve özgürlüklerini kısıtlamaz, eksiltmez."
"Eğer Kürt sorunu çözülerse; bu, Türkiye'nin demokratikleşme, adaleteşitlik, sosyal refah ve kalkınma alanlarında karşılaştığı sorunların da çözümünü hızlandıracaktır."
"Kürt sorununun, Türkiye'de ortak akıl ve barış içinde demokratik çözümü, İran'ı, Irak'ı ve Suriye'yi de demokratikleştirecektir."
"Önümüzdeki dönemde, kendimizi Türkiye kamuoyuna daha iyi anlatacağız.
Bize karşı, statükocu ve milliyetçi kesimler tarafından oluşturulan önyargıları kırma konusunda, empati ve halkla ilişkileri daha kapsamlı bir şekilde yerine getireceğiz…"

'Kafalarında şeriat var'

Ahmet Türk'ün söyledikleri elbette önemli. Hatta tek tek konuştuğumuz DTP'liler de barış sürecine destek verilmesi gerektiğini söylüyor. Ancak iki parti kongresi kıyaslandığında AK Parti ile DTP arasında ciddi bir siyasi yaklaşım ve siyaset dili farkı olduğu gözden kaçmıyor.
DTP'liler ağırlıkla AK Parti'ye hâlâ bilinen önyargılarla bakıyor.
Bir DTP'li şöyle diyor:
"AK Parti açılımı başlattı ama ben güvenmiyorum. Onlar milli görüş çizgisinden geliyor. Kafalarının arkasında şeriat var."
Oysa muhafazakâr olan ama "şeriatçı" olarak nitelenen AK Parti, hem AB sürecinde önemli gelişmelere imza attı, hem de Kürt sorununa, Kürtlerin ortak değerlerine, solun ortak değerlerine sahip çıkarak güçlü bir barış iklimi yarattı.
Peki aynı şeyi sol veya DTP yapabilir mi?
Örneğin Ahmed Hani'ye Ahmet Kaya'ya Nâzım Hikmet'e muhafazakâr bir parti sahip çıkabiliyor da, sol veya DTP bir Necip Fazıl'a Said-i Nursi'ye sahip çıkabilir mi?
Kongre salonunda bunun ipuçlarını görmedik. DTP, bu anlamda siyaset dili ve yaklaşımıyla statükocu sola daha yakın duruyor. Gerçi Ahmet Türk kongre konuşmasında "Eğer, demokratik sol bir akımı siyasetin merkezine taşıyamazsak, bu süreç bir restorasyonla- eskinin cilalanmasıyla sonuçlanabilir…" diyerek "demokratik bir sol"u tercih ettiğini söylüyor ama bu DTP'ye bugün hâkim olan "dışlayıcı" siyaset dili ve anlayışını değiştirmiyor.
AK Parti'nin yakaladığı bu ortak dili sol yakalamadığı sürece solun iktidara gelmesi çok zor görünüyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA