Üniversitelerimiz özgür ve özerk olmadığı gibi klasik bürokratik yaklaşım üniversiteleri sıradan bir "devlet" kurumuna dönüştürüyor. Bunun çarpıcı örneği İstanbul Üniversitesi'nde yaşanıyor. Camianın "kudretli" ve "dokunulmaz" diye nitelediği bir öğretim üyesi var: Doçent Dr. Ergün Yolcu.
Yolcu, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi kadrosunda ama görevi Basın Halkla İlişkiler Müdürlüğü ve rektör danışmanlığı. Bugünlerde üniversite en çok onu konuşuyor çünkü klasik bir devlet bürokratı gibi üniversitede olup biten her şeye müdahale ettiği ileri sürülüyor. "Her dönemde" etkili olması kafalarda soru işareti yaratıyor.
Bu "dokunulmaz" doçentin son hamlesi de hayli tartışmalı... İletişim Fakültesi'nde boş bulunan profesör kadrosuna biri içeriden, diğeri dışarıdan iki başvuru yapılıyor.
Peki, kim atanacak? Akademik yeterlilik raporu verileni mi yoksa verilmeyen mi? Kudretli doçentin, yetersizlik raporu verilen kişi için dekan dahil herkese baskı yaptığı konuşuluyor.
Yeniden rektör olarak atanması beklenen Prof. Dr. Yunus Söylet'in bu olup bitenlerden haberi var mı bilmiyorum ama dışarıya yansıyanlar İstanbul Üniversitesi'nin tarihine hiç yakışmıyor.