Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

Efsane belediye başkanlarını dinlerken

Yerel seçimler, paralel yapının arka arkaya operasyonları ve tuzaklarıyla mecrasından çıkartılmasıydı belki bugün başka şeyleri tartışıyor olacaktık.
Baksanıza seçim gündeminde ne şehirlerin markalaşması, ne yerel demokrasi ne de deprem var. Oysa Türkiye toplumu, her türlü engellemeye rağmen yerelde güçlenen katılımcı bir demokrasi istiyor. Bu yüzden de siyasetin çok çok önünde.
İki gün önce Adana'daydım.
Çukurova Genç İşadamları Derneği'nin bir toplantısına katıldım. Genç işadamları ne yapmıştı biliyor musunuz? Yerel seçimlere giderken, dünyanın iki önemli şehrinin, Londra ve Toronto'nun iki dönem belediye başkanlıklarını yapmış ve şehirlerini dönüştürmüş iki önemli başkanını Adana'ya davet etmişti.
Dertleri de, yerel seçime giderken "Dünya kenti nasıl olunur, nasıl yönetilir?" sorusuna bir cevap bulmaktı.
O konuşmaları izlerken özellikle muhalefetin toplumun ne kadar gerisinde kaldığını bir kez daha gördüm.
Adana'da dünyanın iki önemli kentini dönüştüren iki başkanı dinlemek ise ders gibiydi. Londra'nın efsane başkanı İngiltere siyasetinin önemli ismi Ken Livingstone, görev yaptığı 8 yıl içinde nasıl bir yol izlediklerinin ipuçlarını şöyle verdi:
"Londra onlarca yıl yatırım yapılmamış bir şehirdi. 8 milyon insanın yaşadığı bu tarihi şehri nasıl dönüştürebilirdik?
Tam 3 yıl sivil toplumla, sendikalarla, akademisyenlerle konuyu tartıştık.
Yeşiller'in itirazları oldu ama sonunda bir konsensüs oluşturduk. Hükümet de destek verdi.
"
Londra gibi tarihi bir şehrin başkanı şehri dönüştürmenin iki önemli ayağını ise şöyle anlatıyordu: "Altyapı ve özel sektör yatırımları...
Ekonomide çeşitlilik mutlaka sağlanmalı.
Altyapıyı yeniledik, özel sektörü teşvik ettik ve yeni yapılar, ofisler yapıldı. Bu yatırımlar Londra'nın gelişmesini tetikledi.
"
Benzer bir durum Toronto için de geçerli. İki dönem Toronto Belediye başkanlığı yapan David Miller de altyapı ve özel sektör yatırımlarına önem veren bir isim. Özellikle de bir şehrin ulaşım altyapısına. Miller şöyle diyordu:
"Geldiğimizde konutlara yeni emlak vergileri konulurken, işyeri binaları inşasından alınan vergileri düşürdük.
Büro binalarının inşaatını teşvik ederek, istihdam yarattık.
Eskiden sadece 3 katlı binalar yapılan Toronto, vergi stratejisindeki değişikliklerden sonra inşaat alanında cazibe merkezi haline geldi...
" İlginçti, iki başkanın anlattıklarından çıkan sonuç şuydu: İster Londra gibi tarihi bir kent olsun, isterse Toronto gibi modern, kentlerin cazibe merkezi olması ve gelişmesi için yeni yatırımlarla büyümesinden ve şehrin göç almasından korkmamak gerekiyordu.
İstanbul'dan Eskişehir'e Türkiye'de belediye alanında yapılanların bunlardan geri kalır yanı olmadığını da hatırlatmakta yarar var.
Adana'da bu iki başkanı izlerken merak edip salona baktım. Acaba, seçim döneminde kaç belediye başkanı bu tecrübeleri dinlemek için oradaydı? Sayı çok azdı.
Daha vahimi, hiçbir büyükşehir belediye başkan adayının olmamasıydı. Çukurova GİAD Başkanı Ömer Faruk Sakarya, Adana'nın geleceğine katkı sunmak için çaba harcadıklarını belirtiyor ve biraz da sitem ederek şöyle diyordu:
"Adana, bazı nedenlerle uzun dönemdir istenen performansı gösteremiyor.
Artık eski görkemli Adana lafını da duymak istemiyoruz.
Çünkü Çukurova GİAD olarak bizim dünya kenti bir Adana hayalimiz var.
Bunun gerçekleşmesini istiyoruz. Buraya gelen başkanlara teşekkür ediyorum gelmeyenlere ise teessüf ediyorum.
"

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA