Küresel güçler ve iç uzantılarının uzun süredir Erdoğan karşıtlığı üzerinden yoğun bir siyasi propaganda yürüttükleri biliniyor. Çünkü olası bir darbe durumunda darbeyi alkışlayacak ve iç savaşta taraf olacak bir toplumsal tabana ihtiyaç var. Buna yatkın olan, eski Türkiye'nin elitleri denilen hazır bir kitle var ama onun yeterli olmadığı anlaşıldı; daha hızlı ve sert tepki verecek bir tabana ihtiyaç vardı. Tıpkı 70'lerdeki gibi...
İşte MHP içinde bir süredir MHP geleneğiyle pek de uyuşmayan bir iç iktidar savaşı bunun için yaşandı.
Birkaç kez yazdım, farkında mı değil mi bilemem ama Meral Akşener, bu çabanın bir parçası olarak ortayı çıktı. Siyaset mühendisliğiyle MHP'nin başına getirilmek istendi. Bu yüzden ramazan ortasında kongre yapacak kadar acele etmesi, "Ben başbakan olacağım" gibi gerçekleşme ihtimali zayıf bir konuda iddialı olması, kafalarda hep soru işareti yarattı. Bu soru işaretlerine ne yazık ki Akşener, tatmin edici bir cevap vermedi. Şimdi 15 Temmuz'daki kirli darbe girişimiyle yeni bir durum oluştu.
Acaba Akşener, gittiği her şehirde kendisini karşılayan "Paralelci" yani FETÖ elemanları için hâlâ aynı şeyi mi düşünüyor ve Fethullahçı polisler için "iktidara gelirsem bırakırım" diyebiliyor mu? Ve ülkeyi kana bulayan Fethullahçı iç işgal kuvvetleri için ne diyor?
Daha önce de yazdım, her ihtimalde Akşener'in yeri "rezerv siyasi aktörler" müzesiydi ama artık Türkiye'nin beka sorunuyla karşı karşıya kaldığı 15 Temmuz saldırısından sonra o şansı da kalmadı.