Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

Küresel siyasette Erdoğan depremi

ABD'nin Suriye'den çekilme kararı nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, açıklanması bile küresel siyasette taşları yerinden oynatmaya yetti.
ABD Savunma Bakanı Jim Mattis istifa etti. Arkasının geleceği de söyleniyor. Bu karar büyük ihtimalle ABD iç siyasetinde Trump'ı sıkıştırmak isteyen küreselcilerin irtifa kaybettiği anlamına geliyor. Anlaşılan Trump ve onu iktidara taşıyan sosyal dalga giderek büyüyor.
Bu nedenle ABD'de siyaset analizi yapan uzmanlar, yeni bir sosyolojik dalgadan söz ediyor. Ne Cumhuriyetçi, ne Demokrat olan yeni bir sosyoloji... Uzmanlara göre Trump bu dalgayı doğru yönetirse kalıcı olacak, tersi olursa Trump'ı da aşan yeni ve aşırı milliyetçi bir siyaset doğacak.
Küresel dünya iki siyaset tarzıyla karşı karşıya: Başta ABD ve AB olmak üzere birçok ülkede yükselen aşırı milliyetçi dalga ve Başkan Erdoğan'ın temsil ettiği "adalet" eksenli siyasi dalga...
ABD'deki bu iç hesaplaşmanın küresel siyaseti nasıl etkileyeceği henüz bilinmiyor. Ama şu biliniyor, farklı küresel güçlerin kapıştığı kaotik bir dönemden geçiyoruz. Henüz öne geçen olmadığı için de bu kapışma bir süre daha devam edecek.
Bu noktada en önemli güç hiç kuşkusuz ABD... Ama Çin, Rusya, Hindistan ve sanayi üreten Almanya da var. Ancak başka bir güç daha var; yeni küresel sistemin nasıl olması gerektiğine dair siyaset üreten Türkiye. O siyasetin ilk işaretini de Başkan Erdoğan şu çıkışıyla vermişti: "Dünya beşten büyüktür." Bu da sadece sözle değil uygulamayla da gösterildi. Son birkaç yılda siyasi çıkışlar ve somut uygulamalarla ciddi bir küresel etki alanı oluşturuldu. Türkiye'nin dünyada yaşanan çok sayıda sorunlu alana yardım etmesi, Filistin meselesinde İsrail'in, Mısır'da darbeci Sisi'nin karşısında durması, 4 milyonu aşkın Suriyeli mülteciye kapılarını açarak dünyanın kanayan yarası mülteci sorununa sahip çıkması önemli göstergelerdi. Ama orada kalmadı, arkasına 128 ülkeyi alarak Kudüs meselesini dünyaya mal etti, Kaşıkçı cinayetiyle Suudi Prens'in kirli operasyonunu deşifre ederek pozitif bir hava oluşturdu.
Şimdi buna ABD'nin Suriye'den çekilmesi meselesi de eklendi. Olay özellikle AB ülkelerini derinden sarsmış görünüyor. Şu gazete manşetleri bile önyargılı Batı'nın istemese de gerçeği kabullendiğinin işareti...
Le Monde: "ABD'nin çekilmesi Erdoğan için bir zafer."
İngiliz Daily Mail: "Trump, Erdoğan'ı memnun etmek için Suriye'den çekiliyor."
Alman basını: "Suriye'den çekilme Türkiye'nin elini güçlendirecek."
Batı basını bu sonucu, Türkiye'nin ve Başkan Erdoğan'ın başarısı olarak niteliyor ama siyasi aktörleri bunu içlerine sindiremiyor. Bu yüzden de en sert tepki AB ülkelerinden geldi. Düne kadar ABD'deki küresel sermayenin hedef tahtasına koyduğu başta Fransa olmak üzere AB ülkeleri, ABD'nin Suriye'den çekilmesine karşı çıktı. Gerekçe olarak da DEAŞ'la mücadele gösteriliyor. Oysa Türkiye, onların da canını acıtan ve bir aparat olarak kullanılan DEAŞ'a karşı Fırat Kalkanı harekâtıyla en sert ve sahici mücadeleyi veren tek ülke.
Peki, buna rağmen neden Türkiye'ye karşı çıkılıyor? Birincisi Türkiye'nin güçlenmesi ve etkili olması istenmiyor. İkincisi de AB yeni küresel sisteme ayak uyduramadı ve ırkçı milliyetçi siyasetlere teslim oldu.
Kısaca Türkiye'nin küresel düzeyde izlediği "adalet" eksenli siyaset, sadece ABD'yi değil, AB'yi de ciddi olarak etkiliyor ve yeni siyasete zorluyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA