Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SOLİ ÖZEL

Tercih zamanı

Dünkü yazısında Cengiz Çandar'ın da okurlarına hatırlattığı gibi Irak'ta yeni düzen oluşurken, olası siyasi resim de şekilleniyor. Sünni Araplar'ın mutlak hakimiyetine dayalı, merkezi, üniter bir Irak'ın tekrar kurulması mümkün değil. Hazırlanan anayasa kabul edildiği taktirde, kurucu birimlerin hayli geniş bir özerkliğe sahip olduğu bir federalizme gidilecek. Bu federal yapıda Şii Araplar ağırlıkta olacak ve ülkenin siyasal yapısı İran'la yakın ilişki içindeki Şii partilerin köktendinci yönetim anlayışlarını yansıtacak. Anayasa kabul edilmez ve ortak bir siyasi hedef etrafında birleşilmezse Irak parçalanabilir . Bir savaş çevre ülkelerce desteklenecek Sünni Araplar dahil herkesin gücü tükenene kadar sürebilir.
İç savaş ihtimalini zayıf bulanlar var. Ancak Suudi Dışişleri Bakanı'nın anayasa müzakerelerindeki anlaşmazlık karşısında verdiği tepki, Vehabi krallığın bile kendilerini de içine çekebilecek bir iç savaş ihtimalini yabana atmadığını gösteriyor.
ABD'nin Irak Savaşı, Ortadoğu'daki mezhepsel/etnik güç dağılımını da yansıtan yerleşik iktidar yapısını yıktı. Sünni Araplar'ın, Arap ve Sünni olmayanlar üzerindeki mutlak hakimiyeti bitti. Bugünün Arap siyasetinde etnik ve mezhepsel kimliklerin çok ön plana çıktığı bir durum yaşıyoruz.
Siyasi iktidar mücadelelerinin dili de, müttefik bulma yöntemleri da bu ayrımlardan besleniyor. Bugüne dek bünyesindeki ayrılıkları, farklılıkları ve genel anlamıyla düzene muhalefeti ancak baskı ve şiddet yoluyla kontrol edebilen Arap devlet sisteminin artık bu yöntemi kullanma imkânı da kısıtlı. Federal bir Irak, hem Şiiler'i ve Kürtler'i güçlü ve siyasal iktidar sahibi kıldığı, hem de ademi merkeziyetçi bir yapıya sahip olacağı için
Arap devlet sistemi açısından büyük bir tehdit oluşturuyor.

İran'ın nüfuzu artacak
Bunun da ötesinde Irak'ın geleceği federalizm de, parçalanma da olsa bu ülke üzerindeki İran nüfuzu artacak. İran'ı bölgede dengeleyebilecek bir güç de kalmayacak . Herhangi bir kaynak gösterme ya da uluslararası ilişkiler mantığına dayalı bir analiz sunma zahmetine katlanmadan ABD'nin bir Kürt devleti kurdurmaya çalıştığını savunanların da gözünden kaçan galiba bu gerçek.
Bugüne dek Kürtler'i her kullandığında ardından satan ABD'nin bugünkü konjonktürde İran'ın gücünü artıracak ve kendisi açısından hayati önemde diye tanımladığı Körfez bölgesinde rakipsiz kılacak bir gelişmeye ebelik yapacağını düşünmek gerçekten zor. Ama bir kez daha Kürtler'i satması da söz konusu değil. Bu gelişmeler Türkiye açısından da hayli zorlu bir takım tercihleri gündeme getiriyor. Ankara'nın bugüne dek tercihi Bağdat merkezli, Sünni Araplar'ın Kürtler'i bastırarak yönettiği bir Irak'tan yana oldu. Bu nedenle şimdilerde pek sahiplenilen Türkmenler'in kıyıma uğramasına da cumhuriyet hükümetleri pek ses çıkarmadı . Artık böyle bir Irak olmayacağına ve SünniArap iktidar yapısı eski modelle sürdürülemeyeceğine göre Türkiye'nin yeni pozisyon belirlemesi gerek.
Anayasa ne yazarsa yazsın, dinci Şii partileri Irak'ı bir İslam Cumhuriyeti olarak şekillendirecek. Politikaları İran'a yakın olacak. Bu durumda Türkiye doğusundan sonra güneyinde de köktenci bir Şii devletiyle mutabık yaşamayı tercih edebilir. Diğer tercih, laik olan ancak Türkiye'de devlet ve toplumun önemli bir kesimi tarafından federal ya da bağımsız bir devlet oluşturmalarına hoş bakılmayan Kürtler'le siyasi bir eksen kurmak. Kürtler'in Türkmen haklarına saygı göstermeleri ve yayılmacı olmamaları bu ilişkinin ön koşuludur. Hangi seçeneğin tercih edileceği ise galiba Türkiye içindeki Kürt meselesi tartışmalarının sonucuna bağlı.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA